Bu bahanenin en büyük kaynaklarından biri ömrümüzün ebedi olduğunu düşünmek. Sonsuza kadar yaşayacak ya da hangi vakitte öleceğimiz bize bildirilmiş olsa idi, belki “sonra” larımızın bir mantığı olabilirdi. Ancak hepimiz bir gün öleceğiz ve bu günün ne zaman olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz. Dolayısıyla her an gelebilecek ecel için hazırlıklı olmalı ve her ibadetimizi son kez yapıyoruz düşüncesiyle hareket etmeliyiz. Çünkü bir gün muhakkak biri son olacak. Bu sebeple “sonra” ya değil, “an” ımıza bakmalıyız. Zira geçmişimiz elimizden çıktı, geleceğimiz ise için bizim için meçhul.. Sahip olduğumuz ve kulluk yapmak için fırsatımız olan tek hayatımız içinde bulunduğumuz “an”dır! Peygamber Efendimiz (sav) bu konuda şöyle buyuruyor:
“Böbürlenip kibirlenen, fitnecilik yapan kimse olmayın; iyi, güzel şeylerin ticareti dışında ticaret eden de olmayın. Muhakkak ki, onlar amellerini geriye erteleyen / yarıncı kimselerdir.” (Müsned, 1/129 bk. Mecmau’z-Zevaid, 5/172)