“Bu ne yaman çelişki..!”

 Mehmet Deniz, ıslah imar planlarıyla ilgili görüşmelerin yapıldığı belediye meclisinde Pazartesi ve Cuma günü yaşanan olaylara tepki göstererek, “Meclis toplantısı çıkışında bazı vatandaşlar AK Parti’li meclis üyelerini yuhalamıslar. Hem Pazartesi meclis içinde yaşanan hem de bugün meclis dışında AK Parti meclis üyelerine yapılan bu olumsuzlukları kabul etmemiz, onaylamamız mümkün değildir. Her iki olayı da kınıyorum” dedi.



Deniz yaptığı yazılı basın açıklamasında da, “Emirgan ıslah imar planları, meclisten oybirliğiyle geçtiğinde Sarıyer Belediye Meclisi’ni izlemeye gelen vatandaşlar bir bayram havası içinde, parti ayrımı gözetmeden, birbirlerine sarılıp, tebrik etmişlerdi. Kim bozdu bu güzel havayı, Sarıyer’in huzuru niçin yok edilmek isteniyor? Neden AK Parti’li meclis üyeleri Emirgan, Kazimkarabekir, Rumelihisarı Mahallelerinin ıslah imar planlarına “evet” diyor da, Kocataş, Çayırbası ve Pınar Mahalleleri ıslah imar planlarına “hayır” diyor. Bunu anlamak biraz güç. Bunu anlamak için iki şey söyleyebiliriz; Birincisi, ülkede yaşanan referandum süreci toplum üzerindeki baskıları artırmış, bu da baskıcı tek adam rejiminin ayak sesleri olarak yorumlanabilir. “Evet” çıktığı taktirde 16 Nisan sonrası yaşayacaklarımızın belirtisi olarak görebiliriz. “Niçin verelim ki? Referandum sonrası zaten her şey bizim olacak” düşüncesinin dışa vurum şeklidir. İkincisi ise, Sarıyer AK Parti yönetimi, İBB Başkanı sayın Kadir Topbaş'tan veya Ankara'daki abilerinden, Pınar, Kocataş ve Çayırbası ile ilgili özel bir talimat almış olabilirler. Kocataş’ın, dünyanın en güzel doğa manzarası olan yerlerden biri olması, Pınar ın Maslaktaki gökdelenlerin bitişiğinde bulunması nedeniyle, bu yerlerin, oralarda oturan vatandaşlara bırakılmaması konusunda bir karar alınmış olabilir diye düşünüyorum.

Yoksa mantıklı bir açıklaması olan varsa cevaplasın? Emirgan, Rumelihisarı ve Kazimkarabekir Mahallelerine “evet” derken neden Pınar, Kocataş ve Çayırbaşı Mahalleleri ıslah imar planlarına, vatandaşın tapu almasına “hayır” diyorsunuz? “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diye sormazlar mı ?

Tuncay Dağlı- Kent Yaşam