Son 2000 yılın felaketi olarak değerlendirilen Kahramanmaraş merkezli depremlerin yarattığı yıkım ve can kayıpları Türkiye’yi yasa boğdu. Felaketin yaşanmasıyla birlikte İstanbul’daki belediyeler deprem bölgesinde yaraları sarmaya başladı. Küçükçekmece Belediyesi de Hatay’a meclis üyelerinden oluşan bir ekip gönderdi. Belediye Başkanı Kemal Çebi, CHP Meclis Üyesi Gökhan Aygün, belediye meclisinde bulunan AK Parti, İYİ Parti ve MHP’li meclis üyelerinin yanı sıra KİTAŞ yöneticilerinden oluşan heyet yardımlarla birlikte Hatay’a gitti. Günlerdir bölgede arama kurtarma ve yardım faaliyetlerine katılan heyetin içinde bulunan Gökhan Aygün önemli açıklamalarda bulundu. Deprem bölgesinden yeni gelen Gökhan Aygün, 11 ili yerle bir eden deprem sonrası son durumu Yaşam Medya Yönetim Kurulu Başkanı Celal Karaali ile yaptığı röportajla anlattı.
C.K: KÜÇÜKÇEKMECE BELEDİYESİ OLARAK NELER YAPTINIZ?
G.A: Büyük bir felaketi yaşadık. Depremin yaralarını sarmak için memleketin dört bir köşesi mücadele ediyor. Bizler de Küçükçekmece Belediyesi olarak elimizden ne geliyorsa yapmaya çalışıyoruz. İlk etapta depreme gidilecek olan yardım tırlarını organize ettik. Tabii koordinasyonlu ve hızlı bir şekilde gerçekleştirdik. Küçükçekmece vatandaşı, elinden ne geldiyse yapmaya çalıştı. Hele ki gençlerimiz, çağrı beklemeden kültür merkezlerine gelerek yardımları organize ettiler. Gençlerimizin bu duyarlılığı olumsuzlukların içinde geleceğe dair umut verdi.
C.K: SİZ ORADA NELER YAPTINIZ?
G.A: İBB’nin bizlerden daha erken gidip bölge hakkında edindiği bilgi ve oluşturduğu organize sayesinde bölgedeki ihtiyaçları bize bildirdiler. Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi’nin talimatıyla mecliste hemen görüşülüp Hatay Samandağ’ına ekip olarak gittik. Küçükçekmece’de partilerin belirlediği meclis üyeleri ve KİTAŞ yönetim kurulu üyelerinden oluşan ekiple hareket ettik. Bizden istenen ilk etapta günlük 5 bin kişiye sıcak yemek sağlamaktı. Günde iki öğün yemekle başladık. Şu anda arkadaşlar sayı artırmaya gidiyor. Samandağ belediyesinin 450 çalışanın 400’ünün vefat ettiğini geri kalan 50 çalışanında çoğunun enkazdan yaralı olarak çıkarılan ve dolayısıyla başkalarına yardım yapamayacak konumda olduklarını gördüğünüzde durumun vahametini daha iyi anlıyorsunuz.
BÖLGE HALKI ÇOK AMA ÇOK DUYARLI
Şunu da söylemek istiyorum, depremzedelere yardımları verirken hiçbiri birden fazla alayım düşüncesiyle hareket etmedi. Bir küçük kızımıza ikinci keki veriyoruz almıyor. Hele hele gençler, hem ellerinden geleni yapıyorlar hem de eğitimlerine devam etmek istiyorlar. Bu paralelde Küçükçekmece Belediyesi olarak boya kitapları hazırlayarak gönderdik. Oyuncaklar da hazırlanıyor en kısa sürede ulaştıracağız. Köylerin yardımlardan haberlerinin olmaması nedeniyle yardımlardan faydalanamadıklarını öğrendikten sonra ekiple yardım malzemelerini köy yerlerine ulaştırdık. Parti ayırmaksınız söylüyorum; belediyeler orada olmasa ihtiyaçların en az yüzde 80’i karşılanamazdı.
C.K: AFAD VE KIZILAY BÖLGEDE VAR MI?
G.A: Mutlaka vardır. Enkaz çalışmalarında AFAD’ı görüyorduk, ancak yardım konusunda göremedim. Mesala Samandağ’da bir AFAD Koordinasyon merkezini görmedim. Son gün bir çadır kurmaya başladılar. Kızılay’ı ise hiç görmedim. 170 bin nüfuslu bir ilçenin yerleşim yeri olarak adlandıracağımız hiçbir binası kalmamış. Belediye binası ve tabu binası kullanılamaz haldeydi. İnsanlar orada artık cenazemize ulaşalım psikolojisiyle hareket ediyor. Ayakta kalmış hiçbir bina yok. Orada yetkililerden aldığımız bilgilerde yardımın 30 ila 40 saat sonra geldiğini duyduk. Kurumsal yardımlar çok geç gittiği için, ilk depremden sağ kurtulanlar enkaz altında kalanları kendi imkanlarıyla çıkarabildikleri kadarını çıkarmışlar.
C.K: SAMANDAĞ BÖLGESİNDEKİ ASAYİŞ DURUMU NASILDI?
En büyük tehlikede güvenlikti. Depreme kadar Samandağ sıfır Suriye nüfusuna sahip bir yermiş. Buradaki vatandaşlar Suriyelilerin ilçelerine yerleşmemelerini önlemek için onlara iş vermemiş ve neredeyse hiçbirini barındırmamışlar. Ancak deprem sonrası bazı Suriyeliler oraya gelip enkazları yağmalamaya başlamış. Biz ilk gittiğimiz zaman gençlerin çoğu bu güvenlik sorunundan bahsettiler. Hatta vatandaşların evlerinin terk etmeme sebeplerinden biri de Suriyelilerdir.
C.K: CAN KAYBI NE KADAR OLUR?
G.A: Öncelikle tabiki rakam vermek mümkün değil. Ancak, yıkılan bina sayısı ve yıkım sonrası binaların durumuna baktığımızda şunu görmekteyiz rakam bugünkü rakamın onlarca kat üstünde olduğu kanaatindeyim. Vatandaşların psikolojisini düzeltecek çalışmalar yapılmalı.
C.K: BU DEPREM BİZE DERS OLUR MU?
G.A: Olmalı. Aslında belediyeler deprem yönetmenliğini uygulatıyor. Ama biz eski binalardan şikayetçiyiz. Özellikle de 1999 yılı öncesi yapılanlar. Maliyetlerde aldı başını gitti. Bu paralelde baktığımızda evini müteahhit aracılığıyla yenilemek isteyen vatandaşımız evinin metrekaresinden çok sağlamlığına bakmalı. Dolayısıyla insanların sağlam ve dayanıklı binalarda oturmayı ön planda tutması gerekiyor. Artık bir depremin travmaya veya yok oluşa sebep olacağını bilmeliyiz. Belediyeler ve devlet bütün çürük binaları tespit etmeli. Ve Kanal İstanbul gibi ütopya hatta ranta dayalı projeler yerine 20 milyon insanın yaşadığı İstanbul’daki yapıların yenilenmesi için kafa yormalı, plan ve proje hazırlamalı. Ve şunu da söylemek istiyorum, asrın felaketinden ve bunca can kaybından sonra birilerinin hala Kanal İstanbul vb. gibi ranta dayalı projeleri gündeme getirmesi sanırım akla zarar bir durum olur. Ülkemizi yerelden genele, seçilmişten atanmışa tüm yönetim kademeleri ve dolayısıyla siyasetçileri ortak bir karara imza atarak depreme öncelik vermesi gerekiyor. SÜLEYMAN ÇAY-SERKAN HORUZ/KENT YAŞAM