Sayın başkan, ülkemizin zor bir zamanında ilçe başkanlığı görevini aldınız. Başkanlığınız sürecinde Şişli’de partiniz adına nasıl bir vizyonla yürüyeceksiniz? Örgütünüze ne gibi yenilikler katacaksınız?
Partimize 2010 yılında üye oldum. Üye olduktan kısa bir süre sonra aktif olarak başta gençlik kolları olmak üzere çeşitli kademelerde görev aldım. Şişli ilçemizde süregelen bir takım sorunlarımız vardı. Özellikle aşınmış bir yoldaşlık kültürü olduğunu düşünüyorum. Benim gibi düşündüğüne inandığım arkadaşlarımızla yola çıktık. Özellikle kişi odaklı siyaset yapmanın partimize verdiği ciddi zararlar olduğunu gördük. Bu anlayışın aşılması ve partimizin kurumsal kimliğinin esas alınması için tüm gayretimizle çalışacağız. Yaptığımız görüşmeler neticesinde bu anlayışın partili arkadaşlarımıza ve örgüt bütünlüğümüze ciddi anlamda zarar verdiği konusunda hem fikir olduğumuzu da gördük. Bizler örgütün gençliğinden gelen ve bu anlayışın dışında siyaset yapanlar olarak öncelikle partimizin kurumsal hafızasını temel alarak buna uygun bir çalışma ortama yarattık.
‘Esas olan partimizdir diyerek daha güçlü bir çalışma ortaya koymak istiyoruz’
Özellikle ‘İstanbul Modeli’ dediğimiz örgütlenme modeli ile İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu ve son yıllarda en büyük değişimi gösteren partimiz ve bu değişimin mimarı Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu’nun da anlayışı çerçevesinde kurumsal yapıya önem veriyoruz. Bunun için çalışma komisyonlarımızı aktif bir şekilde oluşturduk. Elbette ilçe başkanı ve ilçe yönetim kurulu üyeleri çalışmalıdır ama ilçe yönetimleri özellikle üyeler için de çalışma alanları yaratabilmelidirler. Bizlere oy veren vermeyen, farklı düşünen tüm partililerimizi bu sürece katarak esas olan partimiz olduğu anlayışıyla daha güçlü bir çalışma ortaya koyarak, partimizi iktidar yapma hedefine kilitlendik.
‘İktidar olmazsak sağlıklı bir gelişme yaşayamayız’
Sayın başkan, Türkiye’de önemli sorunlar yaşanıyor, Şişli ilçe başkanı olarak vatandaşlar size ne tür sorunlarla geliyor? Ülke gündemiyle birlikte biraz değerlendirebilir misiniz?
Yıllardır ciddi bir ekonomik kriz ile karşı karşıyayız. Tabi ekonomik kriz bu yıl daha da derinleşti. Bir buhran halini aldı. İnsanlarımız geçim sıkıntısı, yapılan zamlar ve hayat pahalılığı karşısında artık ne yapacaklarını bilemez hale geldiler. Alım gücünün günden güne düştüğünü görüyoruz. Dolayısıyla toplumdan yükselen çok net bir feryat var. Krizin, buhranın derinleşerek mutfağa yansıması bir yana, elektrik ve doğalgaz faturalarında fahiş artışlar söz konusu. Enerji maliyetlerindeki artış ve bu konuda yıllardır ülkeyi yöneten iktidarın alamadığı tedbirler, yapamadığı ve yapmadığı yatırımlar ve siyasal ve ekonomik tercihlerini sadece belli cenahın mutlu olması üzerinden kurgulamış belli bir siyasi oluşum var karşımızda. Tabi öteki taraftan yıllardır devam eden sorunlarımız ve katlanarak süregelen bir hukuksuzluk ve eşitsizlik sorunu var. Ben yıllardır kendi adıma bir avukat olarak hak mücadelesinin bir tarafı olmaya gayret gösteriyorum. Partimiz bu konuda önemli bir çaba sarf ediyor. Genel Başkanımızın hukuk ve adalet diyerek Ankara’dan İstanbul’a yürüdüğü bir dönemden sonra partimizin yoğun bir şekilde toplumdan karşılık gördüğü bir süreç yaşıyoruz. Ancak toplumun sesine kulak vermeyen bir iktidar mevcut; biz iktidar oluncaya kadar da bu konularda ülke olarak sağlıklı bir gelişme yaşayamayacağız.
‘İktidar olduğumuzda toplumun tüm yaralarına merhem olacağız’
Bu konuda iktidar partisi içinde de en ufak bir itirazı olan kişilere sarayın tahammülü yok. Son olarak Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ü ‘Yargı reformu’ diyerek ilerleme sağlamak istediği şeyler vardı. Sabaha karşı insanların gözaltına alınmasını doğru bulmadığını kendisi ifade etmişken peşi sıra gelen mobese olayları özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi, kamu kurumlarının suç işlemesi, bir gazetecinin içeriği itibariyle doğruluğu yanlışlığı tartışılır ama böyle bir atfı cürümle tutuklanmış olması, Osman Kavala’nın yıllardır suçsuz yere tutuklu kalması, AİHM kararlarına rağmen salınmaması... Bütün bunlar ülkenin içinde bulunduğu durumu ortaya koyuyor. Bizler iktidar olduğumuzda ilk aşamada toplumun bu yaralarına merhem olmaya çalışacağız.
Her anlamda anti demokratik bir süreç yaşanırken Cumhuriyet Halk Partisi tüm bu sorunlara çözüm olabilecek mi?
Kesinlikle olacak. Parti olarak ülkemizin önemli bir dönüşümün eşiğinde olduğunun farkındayız. Bunun da tek başına olmaması gerektiğini, toplumsal bir mutabakatla olması gerektiğini, dostlarımızla birlikte bu süreci örmemiz gerektiğinin de farkındayız. Fakat bu sürecin öncü ve itici gücü de kuruluşun ve kurtuluşun partisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birleştirici gücüdür. Türkiye’nin birleştirici gücü olarak demokratik parlamenter sisteme dönüş ve bunun altyapısının anayasal anlamda oluşturulması temel hedefimizdir. Ülkemizin yıllardır derinleşmiş problemleri var. Ancak bu problemler çözülebilir. Ülkemiz güçlü bir ülkedir. İktidara geldiğimiz ilk 6 aydan sonra bu sorunların çözüldüğünü toplum olarak hep beraber göreceğiz. Enerji sorunundan bahsediyoruz. 4-5 gündür Isparta’ya elektrik verilemiyor. Mesela Urfa yöresinde ekilemeyen milyonlarca dönüm taşlık arazi var ve bu arazide devlet katkısıyla kurmayı taahhüt ettiğimiz güneş enerjisi santralleri var. Şu an Türkiye'de binlerce kilometrelerce karelik alanlar maalesef ekilemiyor. Gıda konusunda yaşanan krizin meyve ve sebze fiyatlarındaki artışların sebepleri doğru yapılamayan yatırımlar ve plansızlıktan kaynaklanıyor. Ekonominin en temel prensipleriyle inatlaşan bir devlet aklı var karşımızda. Olmayan bir akıl var diyelim. Tek bir kişinin kendi sübjektif görüşü veya “Nas” diye ifade ettiği dünya üzerinden kurduğu bir mekanizma ile bu sorunlardan kurtulmak mümkün değil. En temel iktisat terimleriyle çatışan bir anlayışla değil, bilimsel ve doğru yaklaşımlarla birçok sorunun üstesinden parti olarak geleceğimize inanıyorum.
Geliyor mu Gelmekte olan?
Çok net olan bir şey var. Çalışmadan hiçbir şey olmaz. Bunlar gidiyorlar, biz kendi makamımızda böyle oturalım veya partililer olarak herhangi bir siyasi çalışmada bulunmayalım. Onların gidişini seyredelim. Bu şekilde konformist bir yaklaşım içinde olamayız. Çalışmalıyız. Bu kırılmanın yaşandığını da görüyoruz. Anadolu’da ve büyükşehirlerde krizin vurduğu, yıllardır iktidarın sosyal yardımlara muhtaç bıraktığı ve oy potansiyeli haline getirdiği kesimler de artık bu sürecin böyle gitmeyeceğini görüyor. Bu umudu toplumumuz da ucundan yakalamalıdır. Anketlerde de iktidarın gitmekte olduğu çok net ortaya konuyor. Tersi bir durum olsaydı seçimi bugün yaparlardı. Avrasya Araştırma Şirketi en son yaptığı anketinde partimizin birinci parti olarak tercih edildiğini açıkladı. Dolayısıyla AK Parti ikinci parti “şimdilik” olma seyrinde ilerliyor. Ama bizler öncelikle kendi üzerimize düşeni yapmalıyız.
Gelmekte olan nedir kişi mi, parti mi?
Burada gelmekte olan hak hukuk adalet, toplumdan taraf bir devlet mekanizması, sosyal adaletin ve hukukun hüküm sürdüğü bir toplum hayalidir. Bu hayalin gerçeğe dönüşmesine az kaldı.
Toplumun ortak değerlerine son zamanlarda bir saldırı söz konusu bu konu hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Artık iktidar hem ideolojik anlamda hem söylem ve moral değerler anlamında tükenmiş bir haldedir. Toplumun sinir uçlarına dokunarak ayrışmalardan medet umulan siyaset artık prim yapmıyor. Toplumda karşılık bulmuyor. Aynı iktidarın yirmi yıldır yönettiği bir ülkede başka bir alternatif yaşamamış milyonlarca genç var. Bu insanlar popülist söylemlere ve değerler üzerinden yapılan saldırılara artık prim vermiyor. Bir mitingde on yaşındaki bir çocuğa mikrofon verilerek genel başkanımıza hakaret ediliyor. Bu tür davranışların toplumda karşılığı yok. Son olarak Samsun’da yaşananlar (Atartürk Anıtı’na yapılan saldırı) kabul edilebilir değil ancak toplum sağduyulu bir şekilde tepkisini ortaya koyarak yapılmak istenenlerin önünü kesiyor. İktidar da bunu bir şekilde görecek. Ne mutlu bize ki toplumumuz bu konularda belli bir duyarlılık düzeyine ulaştı. Popülist söylemler artık karşılık bulmuyor. Türkiye’nin gerçek gündemi toplumsal muhalefet tarafından dile getirildiği için iktidar söylem gücünü kaybetti. Dolayısıyla gönül rahatlığıyla gidiyor gitmekte olan diyebiliriz. FİDAN UĞUR-KENT YAŞAM
Av. Tamer Özcanlı Kimdir?
1985 İstanbul doğumluyum. Babam Erzincanlı, annem Sivaslıdır. Annem ve babam devlet memurluğundan emekli oldular. İki kardeşiz.. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. 11 yıldır Avukatlık yapmaktayım. 2010 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye oldum. Gençlik kollarında faaliyet gösterdim. Bir dönem Gençlik kollarında saymanlık yaptım. Partimizin il Gençlik Kollarında yönetim kurulu üyeliği için adaylığım oldu. O kongrede yarışan iki listeden kaybeden listedeydim. Sonrasında parti içinde özellikle seçim zamanlarında çeşitli görevler üstlendim. Okul sorumlulukları yaptım. 2019 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Şişli İlçe Başkanlığımızda yedek yönetim kurulu üyesi oldum. Aynı zamanda CHP İstanbul il Başkanlığı Hukuk Komisyonu 2. Bölge Sorumlusu olarak bölge koordinatörlüğü görevi yaptım. 2021 Kasım ayında gerçekleşen ilçe kongresinde Cumhuriyet Halk Partisi Şişli İlçe Başkanı olarak seçildim. Evliyim. Çınar ve Kemal isminde iki çocuğum var.