Çanakkale Savaşları'nda sırtlandığı ağır top mermisini kundağa yerleştirerek İngiliz zırhlı donanması Ocean’ın vurulmasını sağlayan ve muharebelerin kazanılmasında büyük pay sahibi olan Seyit Onbaşı anısına doğup büyüdüğü Balıkesir'in Havran ilçesinde kurulan müzeyi ziyaret eden heyete Seyit Onbaşı'nın torunu olan ve Kocaseyit Müzesi'nde görev yapan 50 yaşındaki Muhammet Yıkar eşlik etti. Yıkar burada gerçekleştirdiği sunumla heyeti bilgilendirdi.
Gelin, bir milletin kaderini değiştiren Seyit Onbaşı’yı bir de torunu Muhammet Yıkar’dan dinleyelim
KIZI BİR MÜDDET BABA DİYE KUCAĞINA OTURAMAMIŞ
“Koca Seyit benim büyük dedem, kızı benim babaannem. Koca Seyit tam 9 yıl askerlik yapıyor. Görevi bittikten sonra Çanakkale’den buraya yürüyerek 13 günde geliyor. Buraya gece ulaştığı için direkt evine gitmemiş. Koca Seyit ‘Ben bu köyden gideli 9 yıl oldu. Belki benim hanım başka biriyle evlidir.’ diye sabah hava aydınlanana kadar evine bakıyor. Sabah evinden girip çıkan kimseyi görmeyince hanımının ismini seslenerek evine yaklaşıyor. Evine yaklaşınca hanımından evvel benim ninem kapıyı açıyor, bakıyor ki yabancı biri. Ninem ‘Ana, kapıda uzun boylu, saçlı sakallı biri var. Bu bizim köylü değil. Ben ondan korktum.’ demiş. Hanımı geliyor, kapıya bakıyor o bile birden inanamıyor kocası olduğuna. Hanımı ‘Seyit hoş geldin ama senin biz şubeden öldü kağıdını aldık.’ Koca Seyit ‘Hayır ölmedim sağ salim. O kapıdan bakan çocuk kimin?’ diye sorunca ‘Çocuk bizim çocuğumuz. İçeri girince çocuğu korkutma.’ cevabını alıyor. Babaannem ‘Bir müddet baba diye kucağına oturamadım’ derdi.
“BU SEMTTE BİR SEYİT ONBAŞI OLACAKTI. BENİM ONU GÖRMEM LAZIM”
Koca Seyit 11 yıl boyunca kimseye ‘Ben top kaldırdım, gemi batırdım.’ dememiş. Atatürk Havran’a bir yol açılımına gelince buranın Nahiye Müdürü’ne ‘Bu semtte bir Seyit Onbaşı olacaktı. Benim onu görmem lazım.’ diyor. Atatürk gece misafir kalıyor, ertesi sabah Edremit'ten şubeden ismi öğreniliyor. Seyit Onbaşı’yı köyden alması için iki jandarma görevlendiriliyor. Sabah çıkan jandarmalar buraya akşam geliyor. Araştırıyorlar Koca Seyit’in evini buluyorlar. Hanımına ‘Seyit Onbaşı nerede?’ diye soruyorlar. ‘Kömüre gitti’ dese kaçak… Zabıt tutulup mahkemeye verecekler diye keçi çobanı demiş. Askerler de ‘Bizi Paşa saldı. Geç de olsa görmeden gitmeyeceğiz.’ Akşam karanlığı basınca büyük kömürle evine yaklaşıyor. Bir bakıyor ki jandarmalar dikiliyor. ‘Bugün dağdan kaçıra kaçıra gittim. Evin önünde bana zabıt tutulacak mahkemeye verecekler. Askerler ‘Seyit kaçma.’ demiş. Koca Seyit de ‘Kaçmıyorum ki asker ağa. Dağdan yeni geliyorum, suçum ne? Niye burada kapıda bekliyorsunuz?’ demiş. ‘Hayır, suçun yok. Biz eşekteki yükü değil, seni bekliyoruz.’ Eşeğin yükünü indiriyor askerlere ‘Ben niye bekliyorsunuz?’ diye sormuş. Askerler ‘Seni paşa çağırıyor.’ deyince ‘Asker ağa ben Paşa'nın yanına nasıl giderim? Ayağımdaki çarık yırtık, üstüm başım ona layık değil, gidemem.’ demiş. Askerler, Paşa’nın Ankara’da değil Havran’da olduğunu kendisini görmek için burada kaldığını söyleyince ‘O zaman hemen gidelim.’ demiş.
“HAL PERİŞAN”
Buradan gece yayan gidiyor. Vardığında önce Nahiye Müdürü görüyor. Bakıyor hal perişan. Nahiye Müdürü ‘Sabah Paşa'nın yanına nasıl götürüm ve bu halle götürürsem Paşa bana ne der?’ diyerek geceden bir berber buluyor tıraş yaptırıyor, elini ayağını yıkatıyor. sabah Nahiye Müdürü kendi ceketini giydiriyor. Koca Seyit de uzun boylu olduğu için Nahiye Müdürü’nün ceketi küçük gelmiş. Kolları kısa, yakası bir araya gelmemiş ve o şekilde götürmüş.
“GÖREVİMİZİ YAPTIK, MAAŞ İÇİN DEĞİL”
Atatürk, Koca Seyit’le sohbet ederken ‘Seyit, sen savaşın kaderini değiştirdin. Orada çift tayin istiyorum dedin. İki gün yedin üçüncü gün arkadaşımın hakkı diye geri iade yaptın. Şimdi ben buraya gelmişken seni maaş bağlayayım.’ demiş. Koca Seyit de ‘Hayır Paşam. Biz o an görevimizi yaptık, maaş için değil.’ diyerek maaş istememiş.
“PAŞAM ORMAN ASKERLERİNE SÖYLE BENİM BALTAMI ALMASINLAR”
Sohbet bitiyor Paşa kalkarken ‘ Paşam senden benim tek bir ricam olacak. Benim yaptığım iş biraz kanuna aykırı. Dağda çobanlık yapıyorum ama keçinin arkasından odun topluyorum. Odundan kömür yapıyorum, Havran'da da aşçılara kaça yapıyorum. Sen şu orman askerlerine söyle benim önüme geçip baltamı almasınlar, rahat çalışayım. Atatürk Nahiye Müdürü’ne dönüp ‘Bu vatandaş dağdan büyük odun, büyük kömür yapsın. Söyle orman askerlerine bunu sıkıştırmasın. Burada da sen yardımcı ol, rahat satsın.’ diyor.
“HAMALLIK YAPARKEN ZATÜRREDEN VEFAT EDİYOR”
Bir müddet hem yapıyor hem satıyor ondan sonra yeni gelen Nahiye Müdürü kaderine terk ediyor, arayıp sormuyor. Eski usul yine kaçak yapıyor. Daha sonra ilçede zeytinyağı fabrikasında hamallık yaparak vefat ediyor. 21 yıl öyle bir hayatı geçmiş, 50 yaşında vefat etmiş. Üşütmeden dolay zatürreden vefat ediyor.
Havran Belediye Başkanı Emin Ersoy’unda eşlik ettiği gezide ilçedeki tarihi yapılar ziyaret edildi. Başkan Ersoy yapılacak projeler hakkında basın mensuplarını bilgilendirdi. İSA KARAARSLAN / KENT YAŞAM