Öne Çıkanlar Türkiye Ekrem İmamoğlu kentyaşam gazetesi İzmir gündem haber
banner279

Bu haber kez okundu.

‘Artık sözle anlatma değil, yaparak ve başararak gösterme aşamasındayız.’

Geçtiğimiz Nisan ayında bir kez daha İBB Meclisi CHP Grup Başkanvekili olarak seçilen Av. Doğan Subaşı ile ilgili mecliste yürüttükleri çalışmalar hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik. Tarihsel bir dönemde Grup Başkanvekili olarak mecliste çalıştığını belirten Subaşı, ‘Önceki dönemde de meclis üyesiydim. Üç yıl hukuk komisyonunda, iki yıl da ulaşım komisyonunda çalışmıştım. Tabi orada çok önemli deneyimler elde etmiştim. Bu deneyimlerimden bu dönem çok yararlandım. Bu dönemi özgün kılan şeylerden bir tanesi, biliyorsunuz kamu yönetimi Anayasaya göre, merkezi ve yerel idareden oluşur. Birincisi, merkezi idarenin başında rakip parti var, partili cumhurbaşkanlığı sistemi var, dolayısıyla İBB meclisinde rakibimiz olan parti hem Ankara’da iktidar, hem de Cumhurbaşkanlığı da dâhil bütün devlet erkanı rakip partiden. Dolayısıyla bütün bu güçler yanlarındayken, bize muhalefet ediyorlar. Böyle ilginç bir durum var. İkincisi mecliste azınlıktayız, onlar çoğunluktalar.

Komisyonlarda biz azınlıktayız, onlar çoğunluktalar. Bunların getirdiği bir yığın yük var. Üçüncüsü 25 yıldır İBB bürokrasi AKP’nin katı hiyerarşik yapısına uygun çalışmış, büyük ölçüde tamamıyla olmasa da onların çalışma tarzına anlayışına uygun bir idari yapı var. Dördüncüsü bir yanda da beklentisi büyük olan bir parti örgütü ve muhalefetin bütün bileşenlerinin İBB’den beklentileri var. Bu beklentiler hem bireysel düzeyde, hem toplumsal düzeyde, hem de siyasal düzeyde var. Bütün bu dört basıncın altında ben Grup Başkanvekilliği yapıyorum. Bunun ağır ve zor bir görev olduğunu düşünüyorum. Demirel’in bir lafı var, ‘Son tahlilde, demokrasi bir sayılar rejimidir’ diyor. Siz istediğiniz kadar akıllı, bilinçli olun, istediğiniz kadar taktik, teorik bilginiz, birikiminiz, stratejiniz olsun, ne yaparsanız yapın, mecliste çoğunluk değilsiniz. İstediğiniz kararları alamıyorsunuz. Burada keyfilikten söz etmiyorum istediğimiz kararı alamıyoruz derken.  Çalışmalarımızın önünü açacak kararları, İBB meclisinden çıkarmakta elbette güçlük çekiyoruz. Bırakın doğal çalışma ortamını, bir de bir yığın engellemelerle karşılaşıyoruz. Bu çok konuşuldu. Artık herkes bunu çok iyi biliyor. Çok sayıda örnek kamuoyuna yansıdı. Örnek vermeyi gereksiz görüyorum. Okuyucular bir düşünse en az üç tane engelleme aklına gelir. Belediye çalışmalarını gerçek anlamda sekteye uğratacak engellemeler’ diye konuştu.

‘Vatandaşa eşit davranmak, bütün kamu kurumları ve her düzeydeki yöneticiler için bir görevdir, anayasal bir zorunluluktur. Bunu yapıyoruz.’

Karşılaşılacak tüm zorlukların bilincinde olarak sorumluluk aldıklarını belirten Subaşı, ‘Bu zorluklar ve engellemelerden şikayet etmiyoruz. Sayın başkanımız Ekrem İmamoğlu da şikayet etmiyor. Ben de etmiyorum. Sadece kamuoyu bilsin diye anlatıyoruz. Bizim görevimiz, şikayet etmek değil. Vatandaş bize “her türlü koşul altında, size verdiğimiz bu görevi en yetkin şekilde yerine getirin” diyerek oy verdi. Biz de bunu yerine getirmeye çalışıyoruz. Tabii ki takdir kamuoyunundur. Değişik konularda ve meselelerde vatandaşlarla karşılaşıyoruz, beraber oluyoruz, sohbetler ediyoruz. Bu karşılaşmalar sırasında politik olan var, olmayan var, bize oy vermiş olan var, olmayan insanlarımızla görüşüyoruz. Buralarda edindiğim izlenim, İstanbul halkının mevcut İBB yönetimini başarılı bulduğu yönündedir. Vatandaşımızın Ekrem Bey'i başarılı bulduklarını düşünüyorum. Ekrem Başkan gerçekten çok çalışkan biridir. Bunun yanında açık görüşlüdür de. Yani insanlarla değişik önyargılar üzerinden iletişim kuran biri değildir. Sonuç olarak İBB bir kamu kuruluşudur. İstanbul'un tamamına hizmet etmek zorundadır. Otobüslere binerken şucu bucu diyor muyuz? Metroda şucu bucu diyor muyuz? Bir markete girdiğinizde böyle bir şey söylüyor musunuz? O halde bütün kamu kurumları ve yöneticileri böyle davranmalıdır. Devlet böyle davranmalıdır. Yani merkezi idare böyle davranmalıdır. Yerel idare böyle davranmalıdır. Zaten eşitlik anayasal bir ilkedir. Dolayısıyla vatandaşa eşit davranmak, bütün kamu kurumları ve her düzeydeki yöneticiler için bir görevdir, anayasal bir zorunluluktur. Bunu yapıyoruz.’ 

‘Artık sözle anlatma değil, yaparak ve başararak gösterme aşamasındayız.’

Millet İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde ve diğer büyükşehirlerde yönetime gelmesinin çok önemli stratejik sonuçları oldu. Aslında normal koşullarda muhalefetin en büyük gücü sözdür.  2019’a kadar toplumu sözün gücüyle etkilemeye çalıştık. Doğruları ve gerçekleri, sadece sözle anlatabiliyorduk. Bu dönemse, büyükşehirlerde yönetime gelmekle, icra gücünü de elimize almış olduk ve icra gücü üzerinden topluma nasıl bir kamu yönetimi sergileyeceğimizi gösterme fırsatı bulduk. Artık sözle anlatma değil, yaparak ve başararak gösterme aşamasındayız. Bunun en simgesel ifadesi Ekrem Başkan oldu. Ama partiler olarak, CHP ve İYİ Parti olarak bir ittifakın nasıl olduğunu, bir ittifak sistemi içerisinde belediyenin nasıl yönetileceği ve genel iktidara geldiğimizde nasıl bir Türkiye yönetimi yapacağımızı uygulayarak gösteriyoruz. Dolayısıyla kamuoyu bence bunun farkında ve buna ilgi de gösteriyor. Bakın geçenlerde adliyede bir duruşmadan çıktım. Haftada bir iki defa adliyeye gidip mesleğimi unutmamaya çalışıyorum. Nereden geldiğimi unutmayayım diye. Sonuçta bu makamlar gelip geçici, kalıcı olan mesleğimiz. Duruşma çıkışı biri beni durdurdu. Kendisi muhafazakar biri olduğunu söyledi. Ve, ‘Doğan bey, beş yıl önce biri CHP'ye oy vereceksin deseydi, hayatta inanmazdım. Ama 23 Haziran 2019’da size oy verdim. Oyum anamın ak sütü gibi helal olsun. Ekrem Başkan'a da, size de, İbrahim Başkan'a da, çok teşekkür ediyorum. Bizi çok iyi temsil ediyorsunuz’ dedi. Bu sözler beni çok mutlu etti ve kendisine ‘sizin bu sözlerinizi hem Ekrem Başkan'a, hem İbrahim beye ve hem de partili arkadaşlarıma da ileteceğim’ dedim. Yani toplumun bütün kesimlerinden bu şekilde onay almak, bizim aslında en büyük ödülümüzdür. Bu sadece böyle bir oy almak, seçim kazanmaktan çok öte bir şey, bu kalpleri kazanmaktır’ şeklinde konuştu. 

‘Seçmen ‘Evet belediyelerde doğru yaptınız, bu doğru yaptığınız şeyi Ankara'da merkezi idarede de yapın diyecek.’

İBB Meclisi CHP Grup Başkanvekili Av. Doğan Subaşı sözlerini şöyle sürdürdü; ‘Bu açıdan üç yıllık faaliyet süremize baktığımızda 23 Haziran 2019 seçimlerinde bize oy veren vermeyen bütün İstanbul halkına uygun ve layık bir yönetim sergilediğimizi düşünüyorum. Ama gerçek takdir, sonuçta milletindir. O takdiri de biz 2024’te göreceğiz. Hatta 2023 genel seçimlerinde de, bunun ipuçlarını alacağız. İstanbul muhtemelen genel seçimlerde de yine yüksek bir oranda ittifakımıza oy verecek. Seçmen ‘Evet belediyelerde doğru yaptınız, bu doğru yaptığınız şeyi Ankara'da, merkezi idarede de yapın diyecek. Öyle tahmin ediyorum, öyle görüyorum. Üç yılın özeti, kısaca söylemek gerekirse, bu. Yani değişik basınçlar, siyasi basınçlar altında kalmasına rağmen, İBB yönetimi başarılı bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Meclise gelince mecliste de tabii sayısal açıdan elbette istediğimiz kararları geçiremiyoruz.  Ama siyasal açıdan üstün olduğumuzu söyleyebilirim. Kamuoyu bizim İBB meclisinde ne kadar düzgün bir çizgide, ne kadar etik değerlere, hukuki değerlere bağlı olduğumuzu, ne kadar bir kamu sorumluluğu içinde hareket ettiğimizi görüyor. Ben bunu hissediyorum. Tepkilerden olumlu olumsuz tepkilerden ben bunu anlıyorum. Ama tabii ki yanılıyor olabilirim. Yani herkes aynı şeyi düşünmüyor olabilir. Orada da takdir milletindir.’

‘Bizler İBB’de toplumun umudunu taşıyoruz’

‘İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yönetmeye başladığımızda ilginç bir döneme de denk geldik. Ağır ekonomik kriz 2019’dan önce başlamıştı. Hatırlarsınız meydanlarda domates, biber satılıyor, soğan depoları basılıyordu. Üstüne bir de pandemi geldi. Bu şartlar altında İBB’nin ekonomik gücünü yatırımlardan çok, sosyal yardımlara ve halka yönelik acil ihtiyaçları karşılamaya dönük bir çabaya doğru yöneldik. Vatandaşın en küçük bir mağduriyette dahi sığınacağı yer, devlettir. Biz devletin hem ana hem baba olduğunu topluma gösterdik. İnsanlarımız da devletimizin yeri geldiğinde ana, yeri geldiğinde baba olduğunu gördü. Devlete güvenin yeniden tesis edilmesi, bizim için çok önemliydi. Bugün eğer yetişmiş ve iyi eğitim görmüş insanlarımız, kurtuluşu ülke dışında arıyorsa, siyasal iddia sahiplerinin bunu dikkatlice ele alması gerekir. Tüm bunlardan hareketle, biz aslında İBB’de umudu taşıyoruz. Bu bizim için büyük bir sorumluluk. Şimdiye kadar aldığımız tüm görevlerden çok daha büyük bir sorumluluk. Bizi umut olarak gören tüm insanlarımıza bir şekilde çare bulmaya ve umut olmaya çalışıyoruz. Evet belki kamu kurumları kendi yetki alanlarının dışında çalışmamalıdır ama yapacak bir şeyimiz varsa da elimizden geleni yapmalıyız. Çünkü toplumumuzun duygusal olarak onarılmaya ihtiyacı var. Duygusal çöküntüyü ayağa kaldırmak kolay bir şey değildir. Bir anlamda biz bunu da yapmaya çalışıyoruz. Bunu çok önemsiyorum. Her konuşmamda da buna dikkat etmeye çalışıyorum. Mustafa Kemal Atatürk, ‘Türk, övün, çalış, güven’ diyor.  Yani diyor ki kendinle övün ama çalış ve güven. Birbirine güven. Kamuya güven. Birbirine güven diyor. Biz bunu yeniden kurmaya çalışıyoruz. Bu çok tarihsel bir görev. Ben böyle bir dönemde grup başkan vekilliği yapmaya çalıştım. Eğer bu konuda başarılı olabildiysem ve beşinci yılın sonunda, görev süremizin sonunda, alnımızın akıyla çıkarsak, bunun onuru bana yeter.’ 

‘Toplumun her kesiminden Ekrem başkana ilgi ve destek var’

‘Bir sosyal yapıyı değerlendirirken, üç temel kritere bakmak gerekir. Bunlar neler? Birincisi geçmişe bakılmalıdır. Geçmişte neydi? Bugün neredeyiz? Bir ilerleme var mı? İyileşme var mı? İkincisi çevreye bakmak gerekir. Başkaları ne durumda, biz ne durumdayız? Çevremizde, dünyada durum nasıldır, bizde nasıl? Üçüncü ve son olarak da, ideal olana bakmak gerekir. İdeal olana maalesef yakın değiliz. Çünkü ideal dinamiktir ve her zaman daha ileriye gider. Şu an İBB’de 650 tane metrobüs var. Artık hepsinin trafikten çekilmesi lazım. İdeal olan nedir? Metro yapılması değil mi? Metro yapmak istiyoruz, projesini hazırlıyoruz. Resmi başvurularını yapıyoruz, bürokratik işlemlerini bitirmeye çalışıyoruz. Ankara’dan onay gelse, belki bugün metronun temelini atacaktık. Onay gelmiyor. O zaman otobüs alalım deyip gerekli tüm koşulları hazırlıyoruz ancak buna da onay gelmiyor. Dış kredi ile yapılacak işler bunlar. Dış kredi için de, merkezi idarenin onayı gerekiyor. Ama bu onay gelmiyor. Bunun üzerine bu kez kendi kaynaklarımızla, dış kredi almadan 160 tane otobüs aldık. Yani mutlaka bir çözüm arayışı, ihtiyacı gidermeye dönük çabalama ve bir çözüm üretme anlayışı var. Ekrem Başkanımız çözüm odaklı bir yönetim anlayışıyla hareket ediyor. Bu çabaları da toplum görüyor. Toplumun her kesiminden Ekrem Başkana yoğun bir ilgi ve destek var. Bu da toplumun artık düzgün yöneticiler istediğinin işareti.’ 

‘Türkiye’de kutuplaştırıcı ve gerginleştiren siyaset ömrünü tamamlamıştır’

‘İBB Meclisi’nde muhalefete yani AK Parti Grubuna buradan bir mesajınız var mı?’ şeklindeki sorumuzu yanıtlayan Subaşı, şunları söyledi; 

‘Kimseye akıl verme durumunda değilim. Zaten 20 yıldır iktidarda olduklarına göre, bu kadar yıl muhalefette kalmış bir partili olarak, bu partinin mensuplarına akıl vermek de ukalalık olur. Ancak zaman değiştikçe, insanların istekleri, bakış açıları da değişiyor. Aynı suda iki defa yıkanmaz. Çünkü, su değişmiştir ve sen de değişmişsindir. Görüyoruz ki hala AKP’nin kutuplaştırma ve gerginlik siyaset yapma tarzı devam ediyor. Bu tarz on yıl önce kazandırıyor olabilirdi ve kazandırdı. Ama aynı şeyi devam ettirmeleri, bundan sonra kazandırmayacak.  Yine suçlayan, toplumu kutuplaştırma ve bölme, bunun üzerine dayalı, ötekiler, benden yana olanlar, benden yana olmayanlar. Bu tarz bir siyasetin Türkiye'de artık bir geleceği yok. Biz bunu yaklaşık yirmi yıl, deyim yerinde ise, doya doya yaşadık. Bu bir süre AKP’ye iktidarı kazandırmış da olabilir, ancak bundan sonra bu gerginlik siyasetinin kazandırmayacağını artık görmeleri gerekiyor. Genel Başkanımız 2010’da göreve geldiğinde ‘Birleştirici Güç’ diye bir kavram ortaya attı. Birleştirici Güç şu anlama geliyor. Toplumu birleştiren farklı fikirleri, farklı görüşleri, farklı yaş gruplarını, farklı cinsiyet gruplarını, farklı farklı dernekleri, farklı sendikaları,  hepsine, vatandaşlık temelinde refah, medeniyet, zenginlik ve bütün bu temellerde hizmet etmek. Biz CHP olarak, bütün bu çerçevede toplumu bölen siyasete karşı, bir araya getiren, birleştiren bir güç olmak istiyoruz. On iki yıldır bunu başarmaya çalışıyoruz. Bu da ancak 9 yılın sonunda anlaşılabildi. İşte 2019’da kazandıran irade, bu iradedir. Toplum artık bunu benimsiyor ve buna güveniyor.’ 

‘2023’te iktidarın değişeceğine inanıyorum’

‘Son gelişmeler, yani 6 siyasi parti liderinin bir araya gelmesi de, Türkiye'nin geleceği konusunda güzel şeyler olacağının önemli bir işaretidir. Biz çok güveniyoruz 6 partinin liderine. Altılı masanın güzel önerilerle kamuoyunun önüne çıkacağına inanıyorum. Hatta farkında mısınız, ‘Altılı Masa’ diye bir kavram ortaya çıkmaya başladı. AKP genel Başkanı bunu ‘Altı benzemez bir araya geldi’ diye eleştiriyor. Oysa bu, çoğulculuktur. AKP de başlangıçta, bir yığın benzemezin bir araya geldiği -yani çoğulcu olduğu!’- bir parti idi. AKP’ye kazandıran da bu olmuştu. Bu çoğulculuk ortadan kalkmaya başladığı andan itibaren, AKP inişe geçti. Evet demokrasi budur, çoğulculuktur zaten. Farklı partilerin ortak noktalarda buluşmasının ne sakıncası olabilir ki? Ortak taraflarımız yoksa, biz millet olma niteliğini nasıl kazanabiliriz?  Eğer sağlıklı, demokratik bir seçim olursa, 2023’de iktidarın değişeceğine inanıyorum. Bu değişimin de topluma hayırlı olmasını, uğurlu olmasını istiyorum. İstanbul'da, Ankara'da, Adana’da, Mersin'de belediyelerin Millet İttifakı’nca alınması, toplumda nasıl bir umut dalgası yarattıysa, Türkiye’de iktidar değişiminin de büyük bir umut dalgası yaratacağına inanıyorum. Elbette zorlu günlerimiz de olacak. Ülkenin yeniden ayağa kaldırılması için ekonomi, adalet, yargı, eğitim, sağlık sistemi, bütün bunların yeniden tek tek ele alınıp doğru bir yola oturtulacağına inanıyorum. Bu altı partinin de bir araya gelmesi, bu konuda en iyi kadroları çıkarabilecek –moda deyimle- insan kaynakları havuzuna sahip olduğumuz inancını bana veriyor. Çok farklı görüşlerin, çok farklı bilgi ve deneyim birikimlerinin, Türkiye'nin en iyilerinin ülkeyi yöneteceği bir iktidara yol açacağını düşünüyorum. Türkiye’nin binlerce yıllık tarihsel bir yolculuğu ve geçmişi var. Yani Türk toplumu güncel açıdan bakıldığında zaman zaman anlaşılmaz tepkiler veriyor gibi görünebilir ama Türkiye nerede olması gerektiğini iyi bilen bir ülke. Seçmen bunu iyi biliyor. Toplumun tamamı biliyor. Buna uygun bir siyasal yönetim oluşturulduğunda, ülke doğru bir çizgiye yönelecektir. Bakın Sayın Cumhurbaşkanı 2017’de ne dedi hatırlıyor musunuz? ‘Sosyal ve kültürel alanda iktidar olamadık’ dedi. 2020 Kasım’da ‘fikri alanda iktidar olamadık’ dedi. Şimdi şunu söylüyorum. ‘Sosyal, kültürel ve fikri alanda iktidar olanlar, siyasal alanda da iktidar olacaklar.’

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner183