Galerinin devamı için tıklayınız.

Cenâb-ı Hak:

“Ey îmân edenler! Allâhʼın azamet-i ilâhiyyesine göre takvâ sahibi olun. وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ Ancak müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmrân, 102) buyuruyor.

Bu can vermek de bir sefere mahsus. Dünyada bir fânî işlerde bir imtihana girersiniz. Kaybedene ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci imtihan vardır. Girebildiğiniz kadar.

Aldığınız bir diploma, hayat boyu geçerlidir. Fakat îman öyle değil. Bir sefere mahsus ölüm. Bir sefere mahsus son nefes. Buna mukâbil her şey Cenâb-ı Hakkʼın azamet-i ilâhiyyesinin delili.

Yine âyette, Fâtır Sûresiʼnde, Cehennemʼe girenler:

“‒Yâ Rabbi! Bizi buradan çıkar.” diyecek. “Çıkar. Bu kötü amelleri, amel-i seyyieleri, amel-i sâlih hâline getirelim. Güzel bir kul olalım. Pişman olduk.” diyecekler.

Her şeyi düşünüyoruz Dünyaʼda. Fânî hayatın en detayına kadar bir düşünüyoruz. Kendimizi, âilemizi, çoluk-çocuğumuzu vs…

“‒Düşünecek kadar zaman vermedik mi?”

Niye geldik Dünyaʼya? Kimin mülkünde yaşıyoruz? Getiren niye getirdi, götüren nereye götürüyor?

“‒Düşünecek kadar bir zaman vermedik mi?”

İkincisi de:

“‒Bir peygamber gelmedi mi?” Bir irşatçı gelmedi mi?

“‒Yâ Rabbi! İkisi de oldu.” diyecekler.

Cenâb-ı Hak da:

“‒Tadın o zaman azâbı.” buyuracak. (Bkz. Fâtır, 37)