Yukarıdaki başlığa bakıp siyasi bir yorum yapacağımı mı sandınız…
Öyle bir niyetim yok…
31 Mart sabahı, Mehmet Akif Ersoy İlkokulu önünden Adana’ya yola çıkacağım. Çıkacağım ama hangi köprüden?
Geçince kazık yutmuş gibi olduğumuz köprüden mi? Yoksa kazığın yanında beton yutmuş gibi olduğumuz tüp geçitten mi?
Bilemedim…
31 Mart sabahı erkenden sandık başına gideceğiz Ailece…
Niyetimiz oyumuzu kullanıp 12 – 14 saat sürecek yolculuğa çıkmak…
Oyumuzu kullanırken önümüzde yeme olasılığı yüksek kazıkları da düşüneceğiz mecburiyetten…
Daha dün gelen benzin zammını ki, “Dünyanın en yüksek benzin ücreti” olduğunu düşünerek oyumuzu kullanacağız mecburiyetten…
Köye gittiğimde “Lan şehirliler batırdınız bu ülkeyi” diye laf atan köylüme mi; yoksa şehre geldiğimde “Lan köylüler batırdınız bu ülkeyi” diyen şehirli arkadaşlarıma mı inanarak oy vereceğim? (Valla saçma değil, herkes batışı başkasında arıyor ondandır…)
Oyumu kullanırken “Ya bu beka meselesi ne olacak” diye düşüneceğim. (Suriye’deki Bekaa Vadisi’yle karıştırmayınız ilgisi yok!) Ya da “1 Nisan’dan sonra emekli maaşımı tam alabilecek miyim?” diye düşüneceğim…
Ve de bu yazım siyasi olmadığından, terörist sayılmayacağımdan rahatım…
Ha ! Bir de terörist miyim acaba, diye endişe etmeyeceğim çünkü siyasetle işim olmaz! (Tırsıyorum naapiim!).
Titreyerek kendimize gelsek mi acep? Neyse bu son saçmalığımı yok sayın… Yazmadım sayın…
Adana’ya akşam saatlerinde vardığımda yolda aldığım (Mecburiyetten) benzinin 550,00 TL civarında olduğunu fark edince söveceğim hatta dövüneceğim ama sabah oyumu kullandığımdan (iyi ki bunlara vermedim veya elim kırılsaydı da…) yapacak bir şey olmadığını anlayacağım.
Yazıma son verirken; Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden…
İyi Seçimler pardon iyi GEÇİMLER…