Kent Yaşam gazetesi olarak gerçekleştirdiğimiz özel röportajlarımızla siyasetin nabzını tutmaya devam ediyoruz. Son konuğumuz Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi oldu. Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Celal Karaali ve Yöntem Gazetesi İmtiyaz sahibi Yılmaz Bacacı’nın sorularını yanıtlayan Çebi, geride bıraktığı 3 buçuk yıllık görev süresine ilişkin “Seçim öncesi verdiğim vaatlerin yüzde 70’ini tamamlamış durumdayım.” dedi.
RÖPORTAJ: CELAL KARAALİ-YILMAZ BACACI
C. Karaali: Sayın başkan üç yılı aşkın süredir görev başındasınız. Süreç içerisinde seçim öncesi Küçükçekmecelilere verdiğiniz vaatlerden ne kadarını hayata geçirdiniz?
K. Çebi: Öncelikle her ikinize de Küçükçekmecelileri bilgilendirmek, aydınlatmak düşüncesiyle planladığınız bu röportaj için teşekkür ediyorum. Sorunuza gelince 2019 yılında vatandaşlara neler yapmak istediğimi anlatan seçim beyannamem ortadadır. Ben Küçükçekmece halkına yapamayacağım vaatlerde bulunmadım. Siyasetin belirli bir ölçekte abartısı vardır ama ben o abartıyı da kullanmadım. Neleri yapabileceğimi çok önceden planlamıştım. Küçükçekmeceli olmam münasebetiyle ve Küçükçekmece’de siyaseten uzun süre görev yaptığım için gerçek anlamda Küçükçekmece’de yerelde nelerin yapılması gerektiği, nelerin yapılmadığını iyi tespit etmiş birisiydim. Seçim beyannamesini yaparken, insanlara vaatte bulunurken nereden yola çıktınız, nasıl hareket ettiniz derseniz? Yerel yönetimlerin son yıllardaki evrimini dikkate aldık. Yani yerel yönetimlerin büyük büyük yatırımlar yapamayacağını, bütçelerinin kısıtlı olduğunu, bu bütçeleri ancak toplumun günlük yaşamını kolaylaştırmak, yaşam kalitesini yukarıya çıkarmak olduğunu görürsünüz. Yerel yönetimlerde gelişmiş ülkeleri takip ettiğimizde, aslında görevleri daha önceden sınırlandırmış, bir çerçevenin içerisine konmuş bir anlayış olduğunu görürsünüz. Nedir bu anlayış? Rutin yapılması gereken; çöpü toplamak, kaldırım yapmak, asfalt dökmek, park yapmak gibi işler. Bunları da yapamıyorsanız o makamda oturmanın da bir anlamı olmaz. Tüm bunların paralelinde asıl önemli olan toplumun daha genç yaşlardan itibaren kültür düzeyini yükseltebilmek, kentte eşitliği, adaleti, kent aidiyetini sağlayabilmek, kentinizde yaşayan insanlara yaşadığı yeri sevdirmek, oraya ait olduğunu hissettirebilmektir. Toplumlarda bazı kesimlerin ulaşamadıkları kültür, sanat, edebiyat, bilgi gibi şeyler vardır. İnsanları bunlarla buluşturmayı başarabiliyorsan kurum olarak, belediye başkanı olarak görevini de yerine getiriyorsun demektir. Halkın hizmetine sunduğumuz park, otopark, pazaryeri, çocuk kreşleri ve hayata geçirdiğimiz birçok projeyi göz önünde bulundurursak seçim beyannamemde vaat ettiğim projelerimin yüzde 70’lik bölümünü hayata geçirdiğim görülecektir. Aslına bakılırsa seçim beyannameleri bir anlamda vatandaşlara verilen sözdür. Vatandaşların da sizden hesap sormak için kazandığı bir haktır. Bu bağlamda ben seçim döneminde dağıtımını yaptığım seçim beyannamesini önümüzde ki aylar da yeniden dağıtacağım.
“Aslına bakılırsa seçim beyannameleri bir anlamda vatandaşlara verilen sözdür. Vatandaşların da sizden hesap sormak için kazandığı bir haktır. Bu bağlamda ben seçim döneminde dağıtımını yaptığım seçim beyannamesini önümüzde ki aylar da yeniden dağıtacağım.”
Y. Bacacı: Seçim beyannamesini yeniden dağıtırken vatandaşların aydınlanması için ‘’bakın ben size söz vermiştim, şunları şunları gerçekleştirdim’’ şeklinde açıklayıcı bilgileri de ek olarak dağıtacak mısınız?
K.Çebi: Evet. Diyeceğim ki ben sizlere Küçükçekmece’nin yaşam kalitesini yükselteceğimin, Küçükçekmece’de yaşadıkları için asla pişman olmayacaklarının, yeşil alanını artıracağımın, imar planlarında çok fazla oynamadan kendilerini beton yığınlarına boğmayacağımın sözünü verdim. Bu broşürler de size verdiğim sözlerin ne kadarını hayata geçirdiğimin kanıtıdır. Beton yığınından söz etmişken yeşil alan durumumuzun ne olduğu bilgisini de vereyim size. Kişi başı yeşil alan miktarı Avrupa ortalaması şu anda 11 metrekare. Dünya ortalamasını aldığımız zaman 8 metrekare. Ben Küçükçekmece’yi devraldığımda kişi başı yeşil alan miktarı 2.5 metrekareydi, şu anda 3.5 metrekare. Dünya ortalamasını dikkate aldığımızda 3,5 metrekare az gibi görünüyor olabilir ancak İstanbul kent olarak Dünya ve Avrupa ortalamasının altında. Belki çok ilginç gelecek ama İstanbul’da öyle ilçeler var ki kişi başı yeşil alan miktarı 0,05-1 metrekare civarında.
C. Karaali; 3.5 olan yeşil alanı çoğaltabilir misiniz?
K. Çebi: Oldukça zor bir durum. Yerleşik bir alanda insanların binalarını ortadan kaldırıp yeşil alana dönüştüremeyiz. Ancak o insanların kullanım alanlarını genişletebiliriz. Atıl haldeki alanları yeşillendirerek insanların kullanımına sunabiliriz. Mümkün oldukça şartları zorlayarak yeşil alanı artırmaya çalışıyoruz. İnanıyorum ki beş yıllık görevim sonunda 3.5 olan rakam 3.7/ 4.0 belki daha da yukarı seviyeler çıkacaktır.
C. Karaali; Sayın Başkan ilçede eğitim ve trafik sorunu oldukça hat safhada bununla ilgili bir çalışmanız oldu mu?
K. Çebi; Nüfusun kalabalık olmasından dolayı ilçemiz de tekli eğitim ve ikili eğitim yapan mahallelerimiz var. Tekli eğitim yapan bir okulla, ikili eğitim yapan bir okulda okuyan çocuklarımız eşit mi? Değil. O zaman ne yapmak lazım, bu çocuklarımıza eğitim desteği sağlamalıyız. Küçükçekmece Belediyesi olarak bu desteği Bilgi evlerinden sağlıyoruz. Her ne kadar Bilgi evleri geçmiş dönemlerde uygulanmış olsa da biz buraları daha da geliştirdik, içerik değişiklikleri yaptık sonuç olarak öğrenci kapasitesine de ve başarı oranında artışı yakaladık. İlçemiz de trafik yoğunluğu hala yaşanıyor. Çok fazla alternatif yollar açma olanağımız yok. Ancak tek yön veya çift yön yolları daha kaliteli hale getirmeye çalışarak, kent içinde ki boş arsaları otoparka dönüştürüp araçların cadde ve sokaklara park etmelerinin önüne geçerek tam olarak istediğimiz noktaya gelmesek de bir nebze de olsa trafiği hafifletebildik.
Y.Bacacı: Sayın Başkan, çalışmalarınızı paylaştığınız duyurularınız içinde dikkati çeken noktalardan bir tanesi son dönemlerde gündeme gelen prestij caddeler, sokaklar. Bu nasıl bir sistem?
K.Çebi: Prestij caddeden kastımız şuydu: Bizim sınırlarımız içerisinde en önemli caddelerden bir tanesi Halkalı Caddesidir. Halkalı Caddesi’ni prestij cadde haline getirme fikrimiz vardı. Ancak şöyle bir şey düşündük, Halkalı Caddesinde daha başka bir uygulama yapılması lazım ki trafik sorununu da bu şekilde çözelim. Onun için bu projemizi biraz ertelemiş durumdayız. Daha geniş kapsamlı bir projeyle yeniden gündeme alacağız.
C.Karaali: Aziz Yeniay döneminde de Halkalı Caddesinde Havaray projesi vardı. Bu yeniden gündeme gelebilir mi?
K.Çebi: O hayata geçmesi çok zor bir projeydi. Biz onla çok fazla ilgilenmedik. İlgilendiğim dönemlerde baktım ki çok zor bir proje ve uygulanma olasılığı çok düşük bir şey. Benim düşüncem Halkalı Caddesi’nde bir alt tünelle geçişin yapılması ve bunun E5 yan yoluna çıkması şeklinde.
Y.Bacacı: Alt giriş derken trafiği tamamen alta indirmeyi mi düşünüyorsunuz? Yoksa alt-üst çift kat gibi mi düşünüyorsunuz?
K.Çebi: Hayır trafiği tamamen alta indireceksin. Araçlar altta transit geçiyor. Üst öyle değil, üstte duruyor. Yerel yönetimlerin, yöneticilerin toplumun süreç içerisinde de evrilmesini sağlaması lazım. Sanatı, kültürü, sinemayı sen vatandaşın ayağına getirirsen onu bu kültürle tanıştırmış olursun.
Y.Bacacı: Sayın Başkan açık bir şekilde gördüğüm Küçükçekmece’nin kültür sanat anlamında sizin döneminizde seviye atlaması. Bunu nasıl başardınız?
K.Çebi: Bunu yaparken öncelikle cesaretin olacak. ‘’Ben buna başlayacağım ve bunda başarılı olacağım’’ diyebileceksin. Başarılı olabilmek için de işin uzmanlarıyla yol alacaksın. Küçükçekmece Belediyesi devlet tiyatrolarından gelen çok iyi bir tiyatro danışmanı Hakkı Ergök’ün danışmanlığında başarılı çalışmalara imza atıyor. Ayrıca Kültür Müdürümüz Güney Özkılınç’ın da bunda çok büyük bir katkısı var. Dolayısıyla topluma sinema izlettiriyoruz, kitap okutturuyoruz, tiyatroyu da sadece yetişkinlere değil her yaşa hitap edecek şekilde sunuyoruz. Bunları vatandaşlara uçuk rakamlarla değil çok sembolik (5 lira) rakamlarla izlettiriyoruz.
Y.Bacacı: Neden ücretsiz değil de, sembolik rakamlar?
K.Çebi: Yasalardan dolayı cüzi bir miktar almak zorunda kalıyorsun. Mevcut yasalar bu durumu zorunlu kılıyor. Belediyeler şirket ya da ticarethane değildir. Belediyeler vatandaşın hizmet yeridir. Belediyelerin vatandaştan topladığı vergileri onlara en iyi şekilde sunacak, onların geleceğine katkı sunacak hizmetler vermesi gerekiyor. Bu bağlamda kamu kurumlarının çocuk kreşleri olmadığını tespit etmiştik. Seçim beyannamemizde de her mahalleye en az bir tane kreş sözünü vermiştik. Şu ana kadar kreşi olmayan 18 mahallenin 9 tanesine yaptık. Üç tane de Büyükşehir Belediyesi yaptı. Şu an da yapımlara devam ediyoruz. Süremiz var, planlamamızla birlikte 18 mahallenin tamamında en az birer tane çocuk bakım yeri olacak. Bu yeterli mi? Yeterli değil. Neden? Çok talep var. Çok talep olmasına rağmen kreşlerimiz de sıradan hizmet değil birinci derece hizmet veriyoruz.
Y.Bacacı: Sayın başkan anlattıklarınızdan yola çıkarsak seçim beyannamenizdeki vaatlerinizle bu sürece kadar yüzde kaçlık bir bölümünü tamamlamış gözüküyorsunuz? Hayata geçen projeleri örnekleyebilir misiniz?
K.Çebi: Proje bazlı irdelendiğinde seçim öncesi verdiğim vaatlerden %70’ini tamamlamış durumdayım. Nedir bunlar? Gençlik merkezleri, yeni bir birim olan Kadın-Aile Müdürlüğü, Veteriner Müdürlüğü, Türkiye’nin en modern Hayvan Rehabilitasyon Merkezini sıralayabiliriz. Bununla beraber kadının kendisini geliştirmesi, psikolojik destek alması gibi hizmetlerimiz var. Sporun insan yaşamındaki önemini bildiğimiz için kadınlara ve yaş almış vatandaşlarımıza parklarda spor yapma imkanları sağlamak. Kesintisiz her gün 650 ihtiyaç sahibi aileye belediye personelinin hazırladığı 2 öğün sıcak yemek götüren Aşevi de hayata geçirdiğimiz projeler arasında.
Y.Bacacı: Sayın başkan, biraz önce Aile Müdürlüğünden söz ettiniz. Bu süreçte kadınlara, ülke ekonomisine, aile ekonomisine katkı sağlamaları için olanak sağlıyor musunuz?
K.Çebi: Elbette kadınlarımıza gereken desteği veriyoruz. Atakent Menekşe Parkı’nın içerisine, Hünerli Eller adını verdiğimiz projemiz var. Orada 15’er gün arayla dönüşümlü olarak kadınlarımız kendi becerileriyle yapmış oldukları ürünleri satar ve aile bütçesine katkı sunmaya çalışır. Bir diğer projemiz Sultanmurat’taki Sultan Kafe. Orayı dönüştürerek Kooperatif haline getirdik. Şimdi orada kadınlarımız yemek yapıyorlar ve bunları satıyorlar. Belediye olarak sosyal tesislerimize buradan börek, poğaça alıp kendilerine destek olmaya çalışıyoruz. Bunun dışında kadınlarımıza kesintisiz kurslar veriyoruz. Bu kurslarda el sanatlarını geliştiriyorlar, terzilik öğreniyorlar, çeşitli yemekleri yapmayı öğreniyorlar. Birçok atölyede farklı sanat türlerini öğrenebiliyor ve sonrasında da kendilerine bir iş sahası yaratabiliyorlar.
C.Karaali: Sayın başkan İktidar-muhalif çatışması Küçükçekmece’de yok gibi. Siz muhalif meclis üyeleriyle kavgasız gürültüsüz ve uzlaşı ortamında hareket ediyorsunuz. Eleştiriler var fakat ortak bir noktada buluşuyorsunuz. Kanarya kentsel dönüşüm projesi de bu ortak noktada buluşulan konulardan birisiydi. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
“SİYASET UZLAŞMA SANATIDIR”
K.Çebi: Siyaset çatışma ya da kavga sanatı değildir. Siyaset bir uzlaşı sanatıdır. Popülizmden uzak kalmalıyız. Niye kavga edelim ki? Hiç şüphe yok ki bir iktidar, bir muhalefet ve bir eleştiri vardır. Bunlar seviyeli ve Küçükçekmece halkını düşünerek yapılmış ise belediye başkanı olarak başımın üstünde yeri vardır. Tek bir kişinin dahi eleştirisini dikkate alırım. Ayrıca ben Küçükçekmece’ye yabancı değilim. Küçükçekmece’de büyüdüm, dışarıdan gelmedim. Meclis üyelerimizin çoğunu belediye başkanı seçilmeden önce tanıyan birisiyim.
Y.Bacacı: Sayın başkan muhalif meclis üyeleriyle uyum içerisinde olduğunuzu söylediniz. Siz göreve geldiğiniz günden bugüne geçmiş dönem bürokratlarla, kadrolarla çalışıyorsunuz. Daha doğrusu kendi kadronuzu oluşturmamışsınız. Biz mi yanlış görüyoruz, yoksa bu işin doğrusu böyle midir? Kadroyu bu nedenle mi değiştirmediniz? Hâlâ aynı başkan yardımcılarıyla çalışıyorsunuz ve bu sizi hedef tahtası haline getiriyor. Bununla ilgili ne söyleyebilirsiniz?
K.Çebi: Beni sadece partililerim değil, Küçükçekmece’de yaşayan, oy vermiş ve vermemiş, herkesin eleştirme hakkı vardır. Buna bir itirazım yok. Ancak eleştiriyi havaya atmayacak. Eleştiri yaparken diyecek ki ‘’Senin şu birimini eleştiriyorum, bu biriminde eksiklik var, ilerleme sağlayamadın’’ bunu kabul ederim. Ama ‘’Hala bilmem kimlerle çalışıyorsun’’ o bilmem kimler bu ülkenin vatandaşı değil mi yani? Ben işi çok fazla magazin konumuna getirmek istemem. Bu ülkenin yetiştirmiş olduğu devletin memuru işi siyasete dökmemişse, belediyenin içerisinde siyaset yapmıyorsa, onu fikrinden ya da geçmişte kullanmış olduğu oydan dolayı sokağa atmam, atamam. Küçükçekmece Belediyesi’nde 25 müdürlük var. 25 müdürlüğün 15 ya da 16 tanesinin ben geldikten sonra değiştiğini kaç kişi biliyor? Bunu illa benim çıkıp ilan mı etmem lazım? Bir diğeri, bizde dört tane belediye başkan yardımcısı var. Evet, iki başkan yardımcım geçmişte de belediye başkan yardımcısıydı. Her ikisinden de çalışmasından, tecrübesinden, kurumu sahiplenmesinden, bilgisinden, birikiminden ben ve Küçükçekmece halkı istifade ediyor. Ben olaya siyasi değil liyakat açısından bakıyorum.
C.Karaali: Demin dediniz ki görev verdiğim kişi siyasallaşmamışsa çalışırım. Ama hemen hemen herkesin üzerinde mutabık olduğu bir müdürünüz var. Seçim dönemi belediye personelini toplayıp ‘’Ak Parti’ye oy vermezseniz sizi şöyle yapacağım’’ deyip, sonra da AK Parti’nin kaybettiği gece ağlayan bir müdürünüz var şu anda hala görevde.
K.Çebi: Belki bir dahaki dönemde Cumhuriyet Halk Partisi için ağlar.
C.Karaali: Anlattığınız şeyler tezat olmuyor mu sayın başkan? Kendinizle çelişmiyor musunuz? Siyasallaşmış birisinden söz ettik
K.Çebi: Hayır çelişmiyorum. O dönemde siyasallaşmış evet ama şimdi bu dönemde yapmıyor. Biz kaç kişiyiz? 10 kişi. İktidar olmamız için 20 kişi olmamız lazım. Demek ki bir 10 kişiyi daha ikna etmemiz lazım. Sosyal demokrasinin şöyle bir yapısı vardır: İnsanları örgütleyeceksin. Belki ben onları Cumhuriyet Halk Partili yapıyorum. Kötü bir şey mi yapıyorum yani?
Y.Bacacı: Sevgili başkan örgütlenmekten söz ediyorsunuz, sizi halkın içerisinde göremiyoruz. Vatandaş “Nerede bizim başkanımız?” diyor. Halkın içinde değil misiniz? Hangi gerekçeyle halk günü yapmıyorsunuz?
“BANA GÖRE HALK GÜNÜ POPÜLİZMDİR”
K.Çebi: Kişisel olarak halk günü konseptine inanmıyorum. 100 kişi bu odanın içerisine gelecek, gelenlerin içerisinden Küçükçekmece’nin toplumsal sorunlarını konuşan iki kişi belki çıkar. Geri kalan 98 tanesi benimle başka sorunları konuşur, konuşmayı da toplumun içinde değil özel yapmak ister. Niye? Çocuğuna iş isteyecek. Bilmem nesine bilmem ne isteyecek. Açıkçası halk gününde halkın sorunları konuşulmuyor. İddia ediyorum Halk Günleri’ni babamın oğlu da yapsa popülizmdir. İşin kolayına kaçmaktır. Haftada bir gün iki saat ayırmakla sadece halkı oyalarsınız. Varsayalım her hafta bir halk günü yaptık, her hafta da o halk gününe 100 kişi geldi. Ayda 400 kişi yapar. Ben makam odamda halk günü yapmadan 32 bin kişiyle görüştüm. Onun için halk günü popülizmdir, yasak savmadır.
“GÖREVE BAŞLADIĞIMDAN BUGÜNE KADAR BİR GÜN İZİN KULLANMADIM”
K.Çebi: Sorunuzun tam aksine halkın içinde en çok gezen başkan benim. En çok nikah kıyan belediye başkanı benim. Bu toplumun özel günlerine en çok katılan belediye başkanı benim. Göreve başladığımdan bugüne kadar bir gün izin kullanmadım. Cumartesi-Pazar, bayram dahil. Bu bir rekor. Halkın içinde göremiyoruz sözü doğru değil. Toplum öyle bir hale gelmiş ki, sokağa çıkıp sokakta yürümeye kalktığınız zaman iki yüz metre yürüyemiyorsun. Neden? Yoğunluktan, talepten dolayı yürüyemiyorsun. Ben bunun için mi sokağa çıkmıyorum? Hayır. Ama Küçükçekmece’de 2200 sokak, 250 cadde var. Her birinin de iki kaldırımı var mı? Var. Oturdum bunu hesapladım. Hiç belediyeye gelmeyeceğim, bütün sokakları yaya gezeceğim, bana selam verenle de konuşacağım, bunları yapmam 8,5 yıl sürüyor. Bu da popülizmdir. Avrupalı diyor mu ki ben belediye başkanını görmedim, milletvekilini görmedim? Avrupalı onun hizmetine bakıyor. Beni görüp de ne yapacaksın? Beni göreceğine ben çalışayım, daha çok üreteyim, daha çok proje yapayım. Bir diğer sebebi de pandemi. Pandeminin ilk ayları, herkes tedirgin, millet eve kapatılmış, pazarlar yeni kuruluyor. Dedim ki ben bir pazarları gezeyim. Üç tane Pazar gezdim üçüncü pazardan sonra arkadaşlarım bana dediler ki sosyal medya kötü. Hayırdır dedim ne oldu? Millet isyan ediyor, bizi kapatıyorsun kendin geziyorsun başkan bu nasıl oluyor diye. Yani vatandaşın şunu kavraması lazım, belediye başkanını göremeyişi onun eksiği ya da bizim eksiğimiz değildir. Biz onun yaptığı işleri görelim.
C. Karaali: Sayın başkan hizmette öncelikleriniz var mı?
“KÜÇÜKÇEKMECE’DE KALDIRIM KÜLTÜRÜ DİYE BİR ŞEY YOK”
K.Çebi: Elbette bazı öncelikler vardır. Birincisi, toplumun önceliği, kim ve hangi hizmetler? İkincisi, bu hizmetleri verirken mahalle önceliklerimiz hangisi? Hiç şüphe yok ki her belediye başkanı ilçeye yatırımlar yapmıştır. Ben yapılan hizmeti reddetmem. Ama benden önceki bir yapmışsa ben iki yapmaya çalışırım. Küçükçekmece’de kaldırım kültürü diye bir şey yok. Bu kültürü geliştirmeye çalışıyorum ve kaldırımları bu şekilde değiştirmeye çalışıyorum. Sonra vatandaş şunu söylüyor: Başkanım bizim sokağa gelmedin. Sonra o sokağın kaldırımlarını yapınca telefon ediyor ‘Bizim sokağın kaldırımlarını yaptığın için çok teşekkür ederim.’ O nedenle diyorum ki yapılan işler öncelik sırasına göre planlanıyor. Vatandaşların da bunu bilmesini isterim.
Y.Bacacı: İBB’nin Küçükçekmece Belediyesi’ne verdiği bir katkı var mı?
K.Çebi: Evet kısmen var. Belki daha çok ihtiyacı olan yerlere daha çok destek vermiştir. Bakın İstanbul’da 118 yeri yağmurlarda su basıyordu. İBB 117 tanesini yaptı. 118’inci Esenyurt. Esenyurt Haramidere’de çalışmalar devam ediyor. Beşiktaş’ı niye basmadı? Kadıköy’ü niye basmadı? Buraları yaptılar çünkü.
C.Karaali: Sayın başkan çocuklara karşı çok özel bir sevginiz var, bu sevgi nereden geliyor?
K.Çebi: Bunun iki nedeni var. Birincisi ben çok siyasetle meşgul olduğum, Anadolu’da kaldığım için belki çocuklarıma yeterli ilgiyi gösteremedim. İkincisi şu: Çocuk seninle iletişimini ilk bakışta kurar. Seninle doğru iletişimi, kalp iletişimini kurar. Sana baktı, hemen arkasını döndü annesinin eteğine döndü, demek ki kuramamış. Niye? Senin bakışından doğru etkilenmedi çocuk. Yani çocuk bunu çok çabuk yakalıyor. Ben bu ülkenin çocuklarını, bu ülkenin cumhuriyetinin sonsuza dek yaşatılması için çok seviyorum. Onlar bu ülkenin geleceği. Benim de geleceğim. Çocuklara olan sevgim eksilmeden devam edecek.
C.Karaali: Çocuklar size ‘Kemal Amca’ diye hitap ediyor bu durumdan hoşnut musunuz?
‘’KEMAL AMCA’’ SAHİPLENME VE SEVGİNİN İFADESİDİR”
Geçmişte birçok insan bana ‘Başkan mı desek, Kemal Bey mi desek, ağabey mi desek’ diye tereddütte kalırdı. Başkan çok kolay bir hitap şeklidir. Belediye Başkanı olmadan önce de benim lakabımdı ‘’Başkan’’. İnsanlar bana yanaştığı zaman “Başkanım nasılsın?” derdi. Şimdi geldik Belediye Başkanlığına “Başkan” diyorlar. Bu benim için çok özel bir durum değil. Benim için özel olan “Kemal Amca”. Bu çok özel bir durum çünkü bu söz sahiplenme ve sevginin ifadesidir.
Y.Bacacı: Geçmiş dönem CHP’li meclis üyelerinin mahkemeye taşıdığı ‘Cadde 24’ olayı vardı. Mahkeme de CHP’lileri haklı buldu yıkım kararı verdi. Ama top sizin kucağınızda şu an. Mahkemenin kararları uygulanacak mı?
“MAHKEME SÜRECİ DEVAM EDİYOR”
K.Çebi: Bu geçmişe dönük bir mahkeme kararı, CHP’liler tarafından mahkemeye verildi ve yerel mahkeme kararını verdi. Ancak Türkiye’nin yargı sisteminden mi başka bir şeyden mi, tartışmaya açık bir konu. Siz de gittiniz oradan baktınız ve dediniz ki “Ben şu daireyi beğendim.” Ruhsatı var mı, var. Tapu var mı, var. İskân var mı, var. Peki, devletin vermiş olduğu iskâna, devletin vermiş olduğu tapuya, devletin vermiş olduğu ruhsata güvenmeyecek de vatandaş neye güvenecek? Güvendi ve her şeyi yerinde ben burayı satın aldım dedi, aldı. Şimdi burada o vatandaşlar mağdur mu olacak bir, ikincisi mahkeme süreci devam ediyor.
C.Karaali: O zaman muhalefetteydiniz bugün iktidardasınız ne yapacaksınız?
K.Çebi: Böyle o kadar çok örnek var ki Türkiye’de. O mahkeme kararı verdi, karşı taraf da itiraz ediyor ve mahkeme süreci de istinafta devam ediyor. Biz de onun sonucuna göre yeniden oturacağız, mecliste gündem yapacağız. Biz mahkemeye itiraz ettik. Hukukun vermiş olduğu karar neyse onu uygulayacağız.
Y.Bacacı: Proje değişikliğine gitmek gibi bir durum söz konusu olabilir mi sayın başkan?
K.Çebi: Her şey olabilir. Mevcudun yeniden değerlendirilmesi olabilir, yukarıdan üç katı aşağı indirin olabilir, her şey olabilir. Bu süreçte mahkemenin kararını beklemek zorundayız.
Y.Bacacı: Zaman zaman anket yaptırdığınızı biliyorum. Anket sonuçları neyi gösteriyor? Sizi ikinci dönemde de başkan yapabilecek bir durum görebiliyor musunuz?
“HEDEF YÜZE 60, ANKET SONUÇLARI YÜZDE 56,5”
K.Çebi: En son anketi yapan firma geldi bize sunum yaptı. İl başkanlığı altı ayrı firmaya 39 ilçeyi sordu. Bu anketleri sadece kendi durumumuzu öğrenmek için yapmıyoruz. Vatandaşın tepkisini, talebini de alıyoruz. Hangi mahallenin memnuniyeti, şikayeti ne bütün bunları ölçüyoruz. Dolayısıyla en sonundan bahsedeyim size, hedefe ulaşamamışız. Benim hedefim ikinci seçimde yüzde 60’tır. Hedefe az kaldı. 3,5 puan falan var geri gitmezsek 56,5 civarındayız.
Y.Bacacı: Yani bu son 1,5 yıllık süreçte o seviyeye gelirim mi diyorsunuz?
“TÜRKİYE’DE BİR KORKU İKLİMİ HAKİM”
K.Çebi: Ben anketlerin içerisinde cevaplarda kendini gizleyen insanların olduğunu biliyorum. Cevap veremiyor, gizliyor. Türkiye’de bir korku iklimi hakim. Sokakta simit satan hemşerimiz kentlimiz ‘Konuşmayayım dinlenebiliriz’ diyor. Dolayısıyla bunun adı ne ‘korku iklimi’. Durumumuz iyidir ama beni daha fazla memnun eden başka bir soru var. Ben geldiğimde ilk yaptığımız ankette ‘Küçükçekmece’de yaşamaktan memnun musunuz?’ anketinde memnuniyet yaklaşık %50’nin üzerindeydi. Şu anda bu oran %65. Bu bana oy olarak on puan yansımadı ama halkım Küçükçekmece’de yaşamaktan memnunum diyor. Bir belediye başkanının temel amacı ne? Halkını memnun etmek, memnuniyet oranını artırmak. Toplumun bedava, ucuza ulaştığı hizmetlerden çok fazla bahsedemedim ama bizim sosyal tesislerimizde çay hala 1 liradır. Çay öyle, su öyle, kahve öyle… Üzerine kâr falan koymuyoruz. 2019’da dedik ki bu adı üstünde ‘sosyal tesis’ yani buradan her gelir gurubundaki kişinin istifade edebilmesi lazım.
Y.Bacacı: Zarar etmiyor mu?
K.Çebi: Belediyeler ticarethane değildir. Belediyeler toplumdan almış oldukları vergileri onlara hizmet olarak iade etmekle yükümlüdür. Neden sosyal belediyecilik diyoruz?
Y.Bacacı: Sayın başkan anket sonuçlarına göre ikinci dönem de aday mısınız desem, ne dersiniz?
K.Çebi: Ben yeniden aday olmak isterim ama bunun için birkaç şeyin bir araya gelmesi gerekiyor. Sağlığın el verecek, parti isteyecek, sen seçim kazanacaksın, ailen bir sorun çıkarmayacak, halk memnun olacak, bunun yanında örgüt içinden aday olmak, rakip olmak isteyenler çıkabilir. O nedenle şimdiden net bir cevap veremem.
C.Karaali: 2014’de ön seçimde birinci çıkmanıza rağmen aday gösterilmediniz ve partiye de hiç küsmediniz, tavır sergilemediniz. Ama sonunda da gene hakkınız olan adaylığı aldınız ve başkan oldunuz. Bundan yola çıkarak Partililik ruhu nasıl sizde?
“İKİ TİP CHP’Lİ VARDIR, BİRİ PARTİYİ SIRTINA ALIR, BİRİ DE PARTİNİN SIRTINA BİNER”
K.Çebi: Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde iki tip siyasetçi vardır. Birincisi, Cumhuriyet Halk Partisi’ni sırtlayıp taşımak isteyenler, ikincisi de Cumhuriyet Halk Partisi’nin sırtına binip kendini taşıtmak isteyenler. Dolayısıyla bizim almış olduğumuz kültür, bu ülke için vermiş olduğumuz mücadele tamamen Cumhuriyet mücadelesidir, toplumun refahıyla ilgili bir mücadeledir. Burada bize biçilmiş olan rol verilen görev neyse onu uygularız.
Y.Bacacı: Sayın başkan Küçükçekmeceli hemşerilerinize söylemek istediğiniz bir şey var mı?
K.Çebi: Birincisi, Küçükçekmece sakinleri hem seçimde, hem seçim sonrası bana sahip çıktılar. Kendilerine içtenlikle teşekkür ediyorum. İkincisi, beni sevdiler ve ben de onları çok sevdim. Bir diğeri, sizin paranız olabilir, şöhretiniz olabilir ama ben bu topluma hizmet etmeyi başka bir ibadet şekli olarak kabul ediyorum. Müthiş bir manevi huzurdur bu. Bu topluma hizmet etmek kadar keyifli ve manevi huzur sağlayan başka hiçbir şey yok. Bana bu hazzı yaşatan tüm Küçükçekmecelilere gönülden teşekkürler.