Sarıkaya, 9. Sulh Ceza Hakimliği’nin ise dosyanın içeriğine bakmaksızın 15 Nisan kaşesini baz alarak Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 173'e 1 maddesine göre yasal süreçte itiraz etmediğinden dolayı dosyayı kesin olarak kapattığını belirterek, bunu da verdiği dilekçenin durum takibini yapmak için adliyeye gittiğinde öğrendiğini söyledi.
Erdal Sarıkaya yaşadıklarını şöyle anlattı.
"Dosyada gelişme var mı diye adliyeye gittim. Karşıma bu karar çıktı. Dosya kapatılmış ve eski adresime gönderilmiş. Kalemden aldığım tebligatta ise oturduğum adres görünüyor. Tüm bunları anlatıp yeni bir dilekçe verdik. Maalesef adliye koridorlarında siyasi güdümlü yargı ile mücadele ediyoruz. Bir gözün hesabını soramıyorum. Adalet mücadelemi kazanamayacağımı öngörmem ülkem için ayıptır. Anayasa Mahkemesi ve AİHM yolunu açık tutmaya çalışıyoruz. Ben bundan utanıyorum” dedi.
Dava dosyalarını takip eden avukatı olmasına rağmen, ona da hiç bir tebligat gönderilmediğini, hukuken de bunun bir zorunluluk olduğunu ifade eden Sarıkaya, "Nersinden tutsam, elimde kalıyor. Bu ülkede 3.5 milyon insan boşuna yürümedi. Bu adaletsizliğin en büyük kanıtıdır. Bir hakim dosyanın içine değil, dışındaki kaşeye göre karar veremez. Bir hakimin kalem hatası, bir insanın hayatına mal olamaz. Böyle bir lüksleri yok" dedi.
Yaşadıklarına sebep olarak Gezi direnişine duyulan öfkenin ve nefretin olduğunu iddia eden Sarıkaya, “Altı savcı değiştirilmesine rağmen, dosyanın bir adım ilerleyememesinin sebebi budur. Hakim ve savcılar başlarına geleceklerden korktukları için dosyayı soruşturmanın ötesine götürmüyor. Yakınen takip edip, hak arama mücadeleme devam ettiğim için böyle bir kumpasın içine dahil edildim" ifadelerini kullandı. Selvi Sarıtaç / Kent Yaşam