Yikit “TARIM ALANLARINI ŞU AN KATLEDİYORUZ”
Murat Yikit:Yerel yönetimler açısından iki tane can alıcı soru. Şehrin yerleşim alanı noktasında;şehir yeni kurulan bir şehir değil.Ben şöyle bir anekdotla başlayayım.1961 yılında “ Erivan”depremi dedikleri deprem sonrası Devlet Planlama Teşkilatı TBMM’den bir heyet gönderiyor ve bu heyet ığdır’da bir çalışma yapıyor.Bu heyetin yaptığı çalışma daha sonra meclise rapor olarak yansıyor. Bu raporda hala arşivlerde var. Hazırlanan rapordaki kullanılan cümle şu; Iğdır ovasının yerleşim yeri itibariyle bir kısmın bataklık sazlık alan olduğu ve genel itibariyle tarımsal alan üzerine kurulduğu için evlerin çocuğunun kerpiçten tek katlı evler olduğu belirtilmekte. Ve yine raporda şunlara yer veriliyor” her ne kadar depremde çok zarar görmemiş olsalarda yerleşim yeri noktasında ığdır’ın ivedilikle Ağrı Dağına-Suveren bölgesine taşınması gerekir diye bir tutanak tutuyorlar. Bahsettiğim yer şuan ki üniversitenin kurulduğu yer. Şimdi eğer bu raporu sümeraltı değilde bunu kullanabilir bir rapor haline dönüştürmüş olabilseydik o zaman ki bürokratlarımız o zaman ki ığdırı yönetenler gerçekten bunu bir dert haline getirebilselerdi bugün bu sorunu yaşamamış olcaktık. Bizim bu anlamda yaşadığımız en büyük sıkıntı bu. Gerçekten tarım alanlarını şu an katlediyoruz. Iğdır bir tarım kenti. Biz her alanda şunu söylüyoruz. Iğdır sanayi anlamında belki endüstriyel olarak belki çok adım atamazsınız ama tarımsal endüstriye dönük çok ciddi işler yapabilirsiniz. Belki turizmi bir ek gelir olarak ortaya koyabilirsiniz. Ama tarım ve hayvancılığı ana gelir haline getirebilirsiniz. Çünkü uygun bir ortam var. Bu konuda da yerel yönetimlerin sorumluluklarını yerine getirirken bütün bir bürokrasinin birlikte hareket etmesi lazım. Yani belediyelerin valiliğin il tarımın çevre şehirciliğin vs. birlikte hareket etmesi gerekiyor.
“İMAR PLANIMIZI REVİZE EDİYORUZ”
Biz bu konuda bir rapor hazırladık.İmar planımızı revize ediyoruz şu an.İmar planında şehrin doğusu,batısı ve kuzeyini kısıtladık.Buralar şu anlamda bir öneme sahip.Şehrin sadece güney kısmını açık bıraktık.Güney kısmı da Ağrı Dağı yamacına Suveren bölgesine doğru olan bölge. Burada şöyle bir dirençle karşılaştık. Biricisi Toprak Koruma Kurulu toplanıyor.Şehrin güney kısmında mera vasfı hazine vasfı olan taşınmaz alanlar var” diyerek ilk olumsuz raporu belirliyorlar. Oysa bu vasfın yada toprağın mera vasfı ortadan kalkmış ya işgal edilmiş ya da hiçbir şekilde mera vasfı olmayan bir bölge. Bu bölgenin imara açılabilmesi için Toprak Koruma Kurulunun karar vermesi gerekiyor. Vali’nin başkanlığında toplanan bu kurulun verdiği bu karar nedeniyle şehrin tarım dışına çıkması ve tarım alanlarınınkurtarılmasının önü kesildi. Çünkü bu karar olumlu çıkacak ki ona göre ilgili diğer yerler bu noktada bir olur verecek. Ve biz belediye olarak İl Tarım Müdürlüğünün,Toprak Koruma Kurulunun bu konudaki hayırına.rağmen biz projeleri çizdik gönderdik. Belediye yönetimi olarak bizim görevimiz şehrin kent merkezinin altyapı sorunu çözmekle beraber, şehrin olması gereken yer kırsala doğru büyümesini sağlamaktır. Yani şehir yamaçta olması gerekir. Ovayı işgal etmekten vazgeçmeliyiz. Çünkü bizde şöyle bir durumda var. Gidiyoruz iki bin üç bin metrekarelik bir yer satın alıyoruz. Sonra ortasına da bir tane ev yapıyoruz. Yani şehri ovaya, tarım alanına yayarak her anlamda kendi geleceğimizi katlediyoruz. Örneğin tarım ve meyvecilik alanları yoketmekle beraber, bölgemizin çukur oluşu nedeniyle tozla, sıcakla ve hava kirliliğiyle mücadele ediyoruz. Oysa şehir yamaca kurulsa hem alt yapı sorunu minimum olacak, hemde temiz havada yaşama şansımız olacak. Ve belediyecilik açısından da daha kolay ve sağlıklı hizmet vermiş olacağız.
“YEREL DENGE UNSURLARINA TAKILIYORUZ”
Iğdır’ın şu an yerleşim alanı beş yüz bin nüfuslu bir kentin yerleşim alanı iken bizim nüfusumuz yüz bin. Yatay şehirleşme bazen olumlu olsada bazende olumsuz sonuçlarda veriyor. Ekonomik ve gelir seviyesi yüksek olan bölgelerde yatay şehirleşme, bahçeliev şeklinde uygundur. Ama bizim gibi kentlerde doğru bir şehirleşme modeli değil.
“İmarlaşmayı kontrol edemiyoruz”
Yikit: Neden yatay şehirleşme yapılmaması gerektiğini şu sözlerle özetledi: Çünkü ekonomik imarlaşma adına kontrol edemediğiniz şehirleşmede çok önemli sıkıntılar yaşanır. Bizde de maalesef bugün yaşanan bu. Bunun için şehirleşmeyi kırsala, yükseye ve tarımdan uzağa taşımamız gerekiyor. ,
“Yereldeki bazı denge unsurlarına da takılıyoruz.”
Şehrin sadece güney kısmını açık bıraktık diyen Yikit, sözlerine şöyle devam etti” Hazırladığımız yeni şehir planında yeni yerleşim alanı olarak Iğdır’ın Ağrı Dağı yamacına Suveren bölgesine doğru büyümesi gerekiyor. Çünkü yukarıdaki sorunların olmadığı bölge burası. Ancak, Şehrin yerleşim alanının genişleyeceği yerler kürt bölgesi olarak adlandırılan ve çoğunlukla kürtlerin bir şekilde yerleştiği bölge. Şehrin o tarafa doğru yerleşmesi gerekiyor. Bu doğal olması gereken bir şey. Ancak, şöyle de bir politika siyaset uygulanmakta; Kürtlerin olduğu alanlar imara açılıyor.Yok işte şehrin demografik yapısını değiştirmek için buraları özellikle imara açıyorlar ki Kürtler gelip yerleşsin..Sanki oraya gelip yerleşen Kürtler Irak’tan Suriye’den gelen Kürtler. Oysa öyle bile olsa yani Kürtlerin gelip yerleşeceği bölge dahi olsa bu insanlar Türkiye sınırı içinde yaşayıp gelen Kürtler. Maalesef böylesi çağ dışı siyasi polimikler yaşanıyor.Birincisi bürokrasiye takıldık.İkincisi bu etnik milliyetçilik damarına takıldık.Takıldık derken biz bu anlamda pes etmedik.Yinede bizim meclisimizden geçti.
Karaali: Iğdır’ın Şehir merkezi çok tozlu ve dolayısıyla nefes alınamıyor. Bunun bir çözümü yok mu?
“IĞDIR HAVA SİRKÜLASYONU OLMAYAN BİR BÖLGE”
Murat Yikit:Hava kirliliği genel anlamda Iğdır’ın en büyük sorunu. Yazın tozunun ötesinde kışın yaşadığımız ağır hava kirliliğinin çözümü adına doğalgazı getirdik. Doğalgaz başladı şu an Iğdır’da.bende dahil olmak üzere doğalgazı kullanıyoruz. Doğalgaz İran boru hattından geliyor. Iğdır çanakova ve coğrafik yapısı itibariyle yerleşim alanında ciddi anlamda hava sirkülasyonunun olmadığı bir bölge. Hava sirkülasyonu olduğu zaman o toz normal olarak dağılıyor. Başka yerlere başka alanlara gidiyor. Ama hava sirkülasyonu olmadığı zaman o toz yukarı çıkıyor aşağı iniyor.Ve bu ciddi bir sorun. Bu soruna biraz bizde katkı sunmuşuz belediyecilik anlayışımızla. Şehir merkezlerinde taş döşemelerinin altı asfalt. Asfaltı kazımadan taş döşemişiz. Ve böyle olduğu içinde dışarıdanda bolca gelen çamur kuruyarak /taşların arasına ve altına iniyor. Böyle de olduğundan Toprağın üstüne parke.Doğal olarak o her an tozla yüz yüzeyiz. Neden çünkü alta inen toz altta toprak veya kum olmadığından araç geçtiği an titreşim sonucu yukarı çıkmakta. Tozun gideceği yer yok. Biz bu sene Haziran ayında başlamak suretiyle ana şehir merkezinde ki bütün ana yolları ve ara yolları taşlarını toprağını asfaltını söktük. Yeniden bir çalışma başlatıyoruz ve taşlar usülüne uygun kumun üstüne döşenecek veya asvalt olacak.