Iğdırda Koç Heykeli Mezar Taşları:
Iğdırda Koç Heykeli Mezar Taşları:
Iğdır’da hemen hemen tüm mezarlıklarda bulunan 15. Yüzyıl ile 20. Yüzyıl arasında Karakoyunlu ve Akkoyunlu dönemine tarihlendirilmektedir. Orta Asya Türk kökenli bu geleneğin Akkoyunlular ve Karakoyunlular’la birlikte Anadolu’ya gelmiş bir sonucu olarak kabul edilmektedir. Başta Melekli, Karakoyunlu, Çalpala. Taşburun, Erhacı ve Yaycı köyleri olmak üzere Iğdır yöresindeki tüm mezarlıklarında bulunan bu mezar taşları Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmen geleneğine tanıklık etmekte ve bu devletlerinin bayraklarına sembol olan Koç figüründen kaynaklandığı bilinmektedir.
Mezar taşlarında geleneksel örf ve adetlerin yanı sıra dini ve mitolojik unsurları da görmek mümkündür Ayrıca Bu tür mezartaşlarının bünyesinde önemli sırlar saklı olduğunu unutmamak gerekiyor. Koç heykeli üzerindeki figürler ise okuma yazma bilmeyen kişiler için ölen şahsın "menkıbeleri" hakkında özet bilgi vermek için yapılmıştır. Sade bir şekilde işlenmiş heykellerin bir kısmının üzerinde kılıç, bıçak, sadak, kalkan, hançer, dokuma tezgâhı, şiş, çatal gibi eşyalara ait kabartma figürlerin yanı sıra çeşitli hayvan ve bitki figürleri de yaygın olarak kullanılmıştır. Bu figürler orada yatan kişinin cinsiyeti, toplumsal konumu ve mesleğini de belirten figürlerdir. Kılıç, kalkan, at, ok, tüfek, bıçak gibi şekiller mezar sahibinin erkek olduğuna ve iyi bir binici ve savaşcı olduğuna işarettir. iğne, sap, küskü, el gibi figürler ise kadınlara aittir. İbrik ve tepsi gibi figürler cömertliğin ifadesi olup sade olan koç heykelleri ise Orta asya Bozkır Kültürünün’ de temsilcisi olduklarını tarafsız bir şekilde ifade etmektedir. Türkler evcilleştirdikleri hayvanlardan bir kısmını totem (ongun) olarak kabul etmiş ve bir kısmını da sembolleştirmek suretiyle kendi kudret ve kuvvetini diğer milletlere duyurmak istemiştir. Şüphesiz bu hayvanlardan at ve koyunun "Türk içtimai" hayatında geniş ve önemli bir yeri vardır. Hele bunlardan at ve koyunun mezar anıtı olarak kullanılması, Türklerde bu iki hayvana verilen önemi bariz bir şekilde ortaya koymaktadır.
Türklerin hayatlarında en çok değer verdikleri güçlerinden, etlerinden, yünlerinden, sütlerinden faydalandıkları ve onlarla iç içe olmanın yanında, onların sadakat, dürüstlük ve mertliklerinden dolayıda sosyal bir olguya işaret ederek Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türk devletlerinin bayraklarına sembol olmuştur.
KISA NOT: Mezartaşları, "kültür tarihimizin" önemli bir halkasıdır. Mezartaşları bir milletin menşeini, örf ve adetlerini, inançlarını, yayıldıkları coğrafya üzerindeki kültürel münasebeti sağlayan çok önemli birer belge hüviyetini taşırlar. Şayet, mensup olduğumuz milletin sanat zevkini, kültür tarihini, inançlarını öğrenmek istiyorsak, mezartaşlarına sahip çıkmalı ve onların gelecek nesillere intikalini sağlamalıyız. C.Oluz
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
IĞDIRDA ÇAY VE SEMAVER KÜLTÜRÜ
Hani bir söz vardır “çay Rize’de üretilir Iğdır’da tüketilirmiş” diğe bir değim var ığdırımız’da. Gerçek manada ığdır’da çayın bir hayli fazla tüketildiğine hepimiz şahidiz. Hatta çay kültürünün bu kadar yaygın olduğu bu şehirde çay yerel türkülerimize bile konu olmuştur, “Gelsin yemekten gabah çay çay, Semavere od salmışam istekana gent salmışam” gibi bir çok türküde bile semaver çayının önemine vurgu yapılmıştır.
Çayın Iğdır’da bu kadar tüketilmesinin birde tarihçesi var aslında; Tarihi ipek yolunun bu coğrafyadaki en önemli merkezlerinden biri olan Bakü-Tiflis -Tebriz gibi şehirlere çok yakın olması ayrıca bu ticaret yolu üzerinde kurulu ve eski ipek yolunun Ağrı Dağı bölgesindeki en önemli merkezlerinden birisi olan Ejder Kervansarayının ilimizde olması ığdır’da çay kültürünün yaygınlaşmasının ana nedenlerinden sayılabilir.
SEMAVER : Iğdır’da geçmişten günümüze çayın bu kadar fazla tüketilmesine günlük hayatta kullanılan demlik ve çaydanlıklar ihtiyaca cevap veremediğinden yerini bir Orta asya geleneği olan ve Iğdır’da çayın kendisinden ayırt edemeyeceğimiz Semaver (Samavar) ‘e bırakmıştır. Iğdırda geçmişten günümüze hemen hemen her evde bir semaver görmeniz mümkündür, evlenen kızların en önemli çeyiz parçalarından birisi haline gelmiş İnsanlara bir hayat, muhabbet verici, dertlere deva olarakta görülür. Semaver’in Iğdır yöresinde her evin baş köşesinde özel bir yerde muhafaza edildiğide gözlerden kaçmaz.
Semaver 19. yüzyıldan itibaren Orta Asya'da yaygın olarak kullanılmaya başlanılmış ığdır’da bulunduğu konum itibariyle bu kültürden bir hayli etkilenmiştir. Ahmet Yesevi'den gelen mirasla çayın şifalı olduğuna inanıldığı gibi, Iğdır’da semaverin de şifa dağıtıcısı olduğuna inanılır hale gelmiştir. Semaverin şifa dağıttığına o kadar inanılırdı ki eskiden Iğdır’da hamam çıkışlarında bile insanları rahatlatmak için semaver kaynatılır ve limonlu çay içirilirdi. Iğdır’da semaver çayı içilirken yanında ikramlarıda diğer illere nazaran çok varklı olur. Iğdır’da Çayın yanında sunulan limon ve şekerden ziyade muhakkak tatlandırıcı bir gıda görürsünüz, bunlar özelikle İğde, kuru meyve, nabat (iran’dan gelen bir şeker türü) ve reçel’den ibarettir.
Semaverde kıvamına uygun çay demlemenin Iğdır’da birçok püf noktası vardır. Öncelikle semavere temiz su doldurulur. Daha sonra kavak ve kayısıdan odun parçaları yerleştirilir.
Güzel bir çay keyfi için suyun duman kokusunda iyice kaynaması gerekiyor. Çay kaynadıktan sonra yanında limon ve iğde ve kıtlama şeker ile misafirlere ikram edilir. bakır ve prinç semaverler ise çayın keyfini süreceklere bizim önerimizdir.
Çayın bu kadar çok tüketilmesi ve semaver kültürünün bu kadar yaygın olduğu bu şehirde Semaver’in Türkiye’nin coğrafi işeret haritasında Kayısı, Patlıcan reçeli, Ağrı dağı, Nuh’un gemisi ile birlikte Iğdır’ımızı temsil edecek semboller arasında yer alması gerekmiyormu sizce?
IĞDIR PATLICAN REÇELİ: Ülkemizde yapılan patlıcan reçeli, özellikle Iğdır yöresine ait bir lezzettir. Patlıcan sevilen bir sebze olmasına rağmen, her yörede reçel yapımında kullanılmıyor. Ancak bu lezzeti bilenler, bundan asla vazgeçmez. Çünkü patlıcan reçelinin kendine has bir lezzeti var. Aynı zamanda patlıcan reçelinin tatlı olarak çayın yanında ikram edilmesi Iğdır’da evlerde bir hayli yaygındır. Yalnız her patlıcandan reçel yapamazsınız. Bunun için küçük yani yaklaşık 2-3 cm boyundaki patlıcanları kullanmanız gerekir. Bunlar ığdır yöresinde reçellik patlıcan olarak tanımlanır ve pazarlarda bu adla satılır. Özellikle patlıcanın Ekim ayı sonunda son ürün olarak kolayca bulabilirsiniz.
PATLICAN REÇELİNİN TARİHÇESİ: Iğdır’ın vazgeçilmez lezetlerinden biri olan Patlıcan reçelinin birde tarihçesi vardır Iğdır’da. Tarihi süreçte, Revan ve Iğdır yöresini kapsayan alan Sürmeli çukuru adı ile anılmaktadır. Kasım 1920 yılında Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk ordusu Iğdır ve ilçelerini geri alana kadar Revan ve Iğdır yöresindeki Türklerin toplumsal, kültürel yapısı aynı olup, iklim özellikleri de genel olarak birbirinin aynısı idi, 1920 yılı kasım ayından itibaren sürmeli ovası Aras Nehri sınır kabul edilerek Iğdır ve civarı Türkiye de, Revan ve civarı ise Ermenistan tarafında kalmak üzere fiilen ikiye ayrılmıştır. Türkler ile Ermeniler burada yaşamlarını büyük oranda huzur ve sükûn içinde XIX. yüzyıla kadar sürdürmüşlerdir. Daha sonra Ermeniler milliyetçi düşüncelerin etkisiyle kendilerine tek uluslu bir vatan meydana getirmeye çalışmışlardır. Ermeni milliyetçiliği, zamanla saldırgan bir yapıya dönüşmesi üzerine, Müslüman Türkler kendi komşu ve akrabalarınında bulunduğu komşu şehir olan Iğdır’a göç etmek zorunda kalmışlardır. Iğdır’da terkedilen köylere ve boş alanlara yerleştirilen Revan müslümanları yaşanılan göç nedeniyle ve o dönemler yaşanılan kıtlık nedeniyle maddi ve manevi anlamda bir çok zorluklar çekmişlerdir, Revan’dan getirdikleri tohumları toprağa dikerek yeni bir düzen kurmanın mücadelesini vermişlerdir. Yeni bir düzenle birlikte ekilen tohumların hasadını beklerken doğadaki var olan bitki ve otlarıda değerlendirmeye çalışarak mevcut otlardan meyve ve sebzelerden çeşitli yiyecekler elde etmişlerdir. Bu nedenle ülkemiz genelinde diğer illerle kıyaslandığında Iğdır ve Kars yöresi en çok yabani bitki ve otların değer tüketildiği illerin başında gelir. Yaşlıların anlatıklarına göre sadece bu yöreye ait olan patlıcan reçeli, katık aşı, evelik aşı, kaysafa vb gibi bir çok lezzetinde kıtlık dönemlerinde ortaya çıktığı söylenmektedir. C. Oluz
...
atabey 3 Yıl Önce
çok güzel bilgiler teşekkürler