‘EVET DİYEN DE HAYIR DİYEN DE BİZİM’
Toplantıda ilk sözü alan Fatsalılar Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Osman Cayak, bu tür etkinlikleri düzenlemelerinin amacının dernek üyelerini birinci ve doğru kaynaktan bilgilendirmek olduğunu belirterek, “Buradan açıkça belirtmek isterim.Referandumda evet diyenler de hayır diyenler de bizimdir. Referandumda insanlar demokratik haklarını kullanacaklar, tercihlerini sandığa yansıtacaklardır. Siyasi tercihleri farklı olsa da aynı ülke sınırlarında yaşadığımızı ve birbirimize muhtaç olduğumuzu hatırımızdan asla çıkarmamalıyız. Unutmamalıyız ki memleketimizin her insanı, vatan toprakları gibi kutsal ve değerlidir. 16 Nisan’da gerçekleşecek referandumun şimdiden ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum” dedi.
Daha sonra söz alan STK temsilcileri de 16 Nisan’da gerekleşecek referandumun ülkemiz için hayırlı olmasını dilediler.
‘MİLLETİN VE DEVLETİN ORTAK İMZASI OLMALI’
Fatsalılar Derneği önceki Başkanı Av. Özlem Hazinedar ise bir hukukçu olarak 16 Nisan’da gerçekleşecek referandumda yeni bir Anayasa’nın oylanacağını belirterek, “Anayasa bir toplumun nasıl yönetileceğini belirten; yasama, yürütme ve yargının nasıl işleyeceğini, vatandaşın devlete karşı görevleri ile devletin vatandaşlarına karşı görev ve sorumluluklarını belirten en tepedeki yasadır. 1982 Anayasası bireyi devlete karşı korumadığı için eleştiriliyordu. Çünkü devlet birey karşısında güçlendiriliyordu. Bir hukukçu olarak,‘şu an yapılmak istenen ne?’ diye bakılmasını öneriyorum. Sosyal ve ekonomik anlamda yasama, yürütme ve yargı erki tek bir kişinin eline veriliyor. Oysa ki Anayasa’da milletin ve devletin ortak imzası olmalı” diye konuştu.
‘KARARNAMELERLE YÖNETECEKLER’
Daha sonra söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran ise, Neden ‘Hayır’ denilmesi gerektiğini anlattığı konuşmasında, “Öncelikle referandumdan çıkacak sonuç ne olursa olsun birbirimize karşı nefret üretmemeliyiz. Birbirimizi sevmeye ve sahip çıkmaya devam etmeliyiz. Bugüne kadar referandumda neden ‘Hayır’ denilmesi gerektiğini anlattık. Suç oranlarının ve suç çetelerinin en yüksek olduğu ülkelerin yönetim şekline baktığımızda, başkanlık sistemiyle yönetildiklerini görüyoruz. Kuvvetler ayrılığı ilkesi ve parlamenter sistemin devamlılığından yanayız. Yasama, yürütme ve yargının tek kişinin elinde olduğu, milletvekillerini tek kişinin belirlediği yönetim şekli sadece diktatöryal bir yönetim şekli olur. Önerdikleri sistemde kararnameler yoluyla kanunların önüne geçilebilir. O zaman yasama ne işe yarayacak? İşte bu yüzden ‘Hayır’ diyoruz” dedi.