Soykırımın 24'üncü yılı nedeniyle düzenlenen anma etkinliğine Iğdır Valisi ve Emniyet Müdürü başta olmak üzere vali yardımcıları, daire müdürleri, siyasi parti temsilcileri, stk yöneticileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Anma etkinliği Iğdır Soykırım Anıtına çelenk konularak başladı. Dernek Başkanı Ziya Zakir ACAR burada bir konuşma yaparak Anıtın yapılış amacını anlattı. Daha sonra Kültür Merkezine geçen heyet anma etkinliğine burada devam etti. Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasından sonra Arif TAŞDEMİR Hoca şehitler anısına Kuran-ı Kerim Okudu. "İki devlet bir milletiz" Açılış Konuşmasını Dernek Başkanı Ziya Zakir ACAR yaptı. Azerbaycan Konsolosluğu Iğdır Temsilcisi Fariz CAFEROV ve daha sonra Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesinden Prof. Dr. Sona ÇERKEZ konuştu. Iğdır-Azerbaycan Dil, Tarih ve Kültür Birliğini Yaşatma ve Destekleme Derneği Başkanı Ziya Zakir ACAR, konuşmasında Azerbaycan- Türkiye ilişkisine değindi. Acar, Azerbaycan ile Türkiye'nin " iki devlet bir millet" olduğunun altını çizerken, hazırladığı konuşma metninde şunlara değindi: Azerbaycan Batı ile Doğu arasında "altın köprü" rolünü oynamaktaydı.
"Azerbaycan denince aklımıza hep; Bakü katliamı, Kara Ocak, Karabağ İşgali, Hocalı ’da yapılan soykırımlar gelir. Bunlar bölgede stratejik konumda olmanın bedelidir. Avrupa ve Asya ülkeleri arasında ekonomik ve politik ilişkilerin gerçekleştirilmesinde Azerbaycan'ın elverişli coğrafi konumu tarihten beri bilinmektedir. Ortaçağda dünya halkları arasında ekonomik ilişkiler, Akdeniz ve Karadeniz kıyılarındaki başlıca ticaret merkezleri aracılığıyla gerçekleştirilirdi. Asya'nın içinden, Çin ve Hindistan'dan Akdeniz ve Karadeniz kıyılarına gelen esas kervan yolları, özellikle "Büyük İpek Yolu" Azerbaycan topraklarından geçerdi. Doğu Avrupa'yı (Rusya dâhil) ve Volga nehri boyunca alanları, Derbent geçidi aracılığıyla Güney Kafkasya, İran ve Merkezi Asya'ya bağlayan ünlü kervan yolu da yine Azerbaycan'dan geçmekteydi. Böylece ülke içinden geçen uluslararası kervan yolları dünya devletlerinin dikkatini eskilerden beri Azerbaycan'a yöneltmişti. Azerbaycan Batı ile Doğu arasında "altın köprü" rolünü oynamaktaydı. Bu önemi dolayısıyla XIX. yüzyılın başlangıcında Rusya ve İran tarafından işgal edilerek bunlar arasında paylaşıldı. Bugün BM üyesi olan ve dünya birliği ile bağımsız ilişkiler kuran Azerbaycan'ın jeopolitik konumuna yine büyük önem verilmektedir. Bu önemin esasında, ülkenin stratejik coğrafi konumuyla birlikte, sahip olduğu enerji kaynaklarından büyük güçlerin yararlanma isteği de yatmaktadır. Avrupa ile Asya'nın kavşağında bulunan Azerbaycan, tedricen Avrupa-Kafkasya-Asya nakliye koridorunu oluşturabilme ve tarihte olduğu gibi güçlü iletişim merkezine dönüşebilme imkânına sahiptir. Bölgenin parlayan yıldızıdır. Her türlü ulaşım araçlarının hareketini sağlayacak böyle bir koridorun oluşmasına Avrupa ve Asya'nın güçlü devletleri son derece ilgi duymaktadır. Bu ilgi, öncelikle Hazar Denizinin ve Hazar kıyısındaki arazilerin petrol ve gaz rezervi ile zengin olmasından kaynaklanmaktadır. Tarih, Türklere karşı yapılan soykırımlarla doludur. Bize yapılanları çok çabuk unuturuz. Oysa Türklerin Batıda Viyana’dan Doğuda ise Kafkaslardan çekilmeye başladıkları dönemden sonrası hep soykırıma uğradıkları hadiselerle doludur. Viyana’da, Bosna’da, Mora’da, Tripoliçe’de Balkanların diğer bölgelerinde; soykırıma uğrayan hep biz Türkler ve Müslümanlar olmuşuzdur. Diğer taraftan Kafkaslara baktığımızda, son iki yüzyılın tarih sayfasının hep Türklere karşı yapılan soykırımlarla dolu olduğu görülmektedir. İrevan Hanlığında, Bakü’de, Gence’de ve daha nice Türk bölgesinde katledilen hep Türkler olmuştur. Ancak bugün Batı kamuoyuna baktığımız zaman bu suçlamalara maruz kalan ne tezattır ki, hep Türklerdir. Günümüzde Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine, Kerkük’te Türkmenlere yapılan soykırımlar halen devam etmektedir. Ermeniler, soykırım efsanelerinin terör yoluyla da propagandasını yapmaktan çekinmeyerek geçmişte Talat Paşa’ya, Cemal Paşa’ya Sait Halim Paşa’ya, Cemal Azmi ve Bahattin Şakir Bey, Azerbaycanlı Devlet Bakanı Behbud Cevanşir, Fetali Han Hoyski’ye yönelttikleri silahlarını 1973 yılından sonra da Türk diplomatlarına çevirmekte tereddüt etmemişlerdir. Ülkelerinin bağımsızlığı için savaşan İrlandalıları kurşuna dizen İngilizlerin barbarlığından kimse bahsetmez. Aynı İngilizler Çin'i ele geçirmek için, bu ülkeye afyon ihraç ederek, emperyalizmin bugün korkunç silahları ile savaşırken, maalesef İngilizlere hiç hesap soran olmamıştır. Cezayir'deki iki milyon Müslüman katledilmesi ve Vietnam vahşeti ne Fransızlar, ne de Amerikalılar için utanç vesilesidir.
Amerika Birleşik Devletleri, II. Dünya Savaşı'nda Japon esirlerini Amerikan askeri elbisesi giydirmek suretiyle Japon Ordusuna karşı savaştırmadı mı? Yani kardeşi kardeşe kırdırmadı mı? Yirmi yıl süreyle Kıbrıs'ta katledilen Türklerden dolayı, batı dünyası Rumları hiç suçladı mı? Rusların Azerbaycan'da, Dağlık Karabağ'da, Kafkasya'da, Çeçenistan'da, Tacikistan'da döktükleri masum insanların kanlarını hiç gündeme getiren var mı? Ama sıra Türklere geldi mi, işlemedikleri bir suçtan dolayı soykırım yapan devlet olarak barbar diye suçlamaktadırlar. Hâlbuki yapmadığımız, işlemediğimiz bir suçtan dolayı, soykırım suçlamasını devletten önce Türk Milleti olarak bizler ret etmeliyiz. Tarihin her devrinde yönetimi altındaki azınlıklara her türlü sosyal, siyasi, dini, iktisadi, kültürel hakları tanıyan tek bir millet varsa, övünerek söyleyebiliriz ki bu da Türk Milleti'dir. 1915-1919 yılları arasında I. Dünya savaşı içinde Rus Ordusu ile ittifak yapan Taşnak, Hınçak ve Ramgavar Ermeni Çeteleri Doğu Anadolu Bölgesinde; büyük katliam yapmışlardır. Toplu mezarlar ulusal basın önünde açılmış ve vahşetin boyutu ortaya konmuştur. Iğdır İli de Ermeniler tarafından yapılan katliam yerlerinden biridir. 80 li yıllarda bölgemizde yaptığım araştırmalarda Ermeni katliamlarını gören şahitleri bizzat dinledim. “Görenlerin Gözüyle Iğdır’da Ermeni Katliamı” isimli kitabımda bunları anlatmağa çalıştım. Iğdır Tuzluca İlçesi Gedikli Köyü toplu mezar kazısı 27 Mayıs 2003 tarihinde Türk ve yabancı bilim adamı ve basın mensupları önünde gerçekleştirildi Avusturya’dan kazıya gözlemci olarak katılan Prof. Dr. Bayan Kerstin Tomenendal, kazı sırasında görmüş olduğu manzarayı hatırladığını söylerken gözlerinden yaşlar akıyordu. “İki çocuğum var… Herhalde ben de olsaydım aynısını yapardım… Çocuklarıma sımsıkı sarılır o dehşet anını beklerdim” diyordu... Bayan Tomenendal’ın gördüğü manzara, katliam sırasında biri üç yaşında diğeri yedi yaşlarında iki çocuğuna sarılmış ve Ermeniler tarafından kafatası ikiye ayrılmış anne ve çocuklarının iskeletlerinin görüntüsüydü… Yakın tarihimizde Ermeniler tarafından 26 Şubat 1992 tarih sayfalarına kara yazı ile yazılmış olan Hocalı katliamının 24. Yılıdır. Hocalı katliamı, insanlığın bugün ve gelecekte dersler çıkartması ve bugüne kadar gösterdiği tepki konusunda bir vicdan muhasebesi yapması gereken önemli bir olaydır. Hayatta kalanlar bu olayın tahribatından ruhlarını ve hafızaları bir daha asla kurtaramamışlardır. Bu katliamın kurbanlarının çektikleri acıların tüm dünya halkları tarafından anlaşılması gerekmektedir. Kanayan bir yürek, feryat eden bir millet, bir tarihse, konusu olan şehitlerin mübarek emanetiyse, bu çığlıklar duyularak bu ıstıraplar sonlandırılmalıdır. Azerbaycan Türklerine karşı yapılan bu katliamın acılarını, kardeş Türk milleti olarak yüreğimizde hissediyor ve her zaman bu katliamı kınıyoruz. 26 Şubat 1992 tarihli o soğuk gecede katledilen masum çocuk ve anneleri asla unutmayacağız. O gece, Azerbaycan Türkleri tarihinde, şimdiye kadar yaşanan en trajik ve en kanlı gecelerden biri olarak kalacaktır.
Iğdır'da "Dinmeyen acı Hocalı Soykırımı"
Iğdır'da "Dinmeyen acı Hocalı Soykırımı"
GÜNDEM
Iğdır Azerbaycan Dil, Tarih ve Kültür Birliğini Yaşatma ve Destekleme Derneği Başkanlığı'nca düzenlenen geniş katılımlı bir etkinlikle 1992'de Ermeni askerlerince gerçekleştirilen ve tarihe "Hocalı Soykırımı" olarak geçen Hocalı'da hayatını kaybedenler Iğdır'da anıldı.
Paylaş: